Doğu Akdeniz’de ABD-Türkiye İlişkileri, CAATSA ve F-35 [Röportaj]

0
2116
M5 Dergisi Genel Yayın Yönetmeni & Gazeteci Ceyhun Bozkurt, Doğu Akdeniz bağlamında ABD-Türkiye arasındaki ilişkilerini, Doğu Akdeniz’deki diplomatik ittifakları, Türkiye’nin S-400 alımına yönelik ABD tarafından uygulanacak yaptırımları (CAATSA), Türkiye’ye verilmek istenmeyen F-35 savaş uçaklarının siyasi boyutunu ve ABD’nin yeni Başkanı Joe Biden’ın Kıbrıs konusundaki tutumunu Doğu Akdeniz Politik’e değerlendirdi.
  • Son dönemde gündemde Türkiye’nin, İsrail ve Mısır ile ilişkilerini normalleştireceğine dair değerlendirmeler bulunuyor. Özellikle 1 haftadan beri Türkiye ve İsrail ilişkilerinin normalleşme adımları konuşuluyor. Bu kapsamda, dış basın ve İsrailli yetkililer, Türkiye’nin İsrail’e Büyükelçi atadığını iddia ediyorlar. İsrail ve Mısır ile ilişkilerimizin normalleşme adımları ne yöndedir ? İsrail ve Mısır ile ilişkilerin geliştirilmesi Doğu Akdeniz’de elimizi güçlendirir mi ?

Normalleştirme meselesi uzunca bir süredir gündemimizde. Elbette ki Doğu Akdeniz’de hakkaniyetli çözüm başlığı altında sunduğumuz çözüm önerileri arasında Mısır ve İsrail de dahil olmak üzere herkesin bu bölgede hakkını alması. Bu da bu ülkelerle diyalogla olabilecek bir çözüm. Zaten Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Doğu Akdeniz çalıştayına gönderdiği videolu mesajdaki ifadeleri de, Türkiye’nin çözüm noktasında herkese el uzattığını göstermektedir.

Burada Rumları ve Yunanistan’ı ayrı tutuyorum. Nedenlerine gelince; Yunanistan Doğu Akdeniz ülkesi olmadığı için bu konuda devre dışıdır. Olması gereken budur. Yani Türkiye’nin önerdiği konferansa Yunanistan çağrılmamalı ve katılmamalıdır. Rumlar ise Kıbrıs Türkleri muhatap alınırsa muhatap alınabilir. Yani birileri KKTC katılmamalı derse, Rumlar da o konferansa katılmamalıdır. Ancak Cumhurbaşkanı’nın “uzattığımız el havada kalmasın” sözünde Mısır, İsrail ve Suriye’ye de el uzatıldığı sonucu çıkarabiliriz.

Peki sorunuzdaki gibi Mısır ve İsrail ile iletişimin geliştirmesi süreci olumlu etkiler mi? Elbette etkiler. Ancak bu demek değildir ki, özellikle İsrail ile sorunlarımızı halının altına süpürelim. Çünkü İsrail, ülkemizi de hedefleyen ve terör örgütleri eliyle yürütülen bölgemizdeki ülkeleri parçalama planlarının ana aktörlerinden biridir. Bu işbirliğini bitirmesi gerekmektedir. Ayrıca şunu unutmayalım ki, Doğu Akdeniz’deki çözümsüzlüğün mimarlarından biri de yine İsrail’dir. Arap Baharı ile Doğu Akdeniz’e kıyısı bulunan ülkeleri yeniden dizayn etmek istemişlerdir. Böylece istedikleri bir Doğu Akdeniz paylaşımı yapacaklardı.

Bu çerçevede Rumların her türlü hukuk dışılığına bile göz yumdular. Bu kaos planlamasının sahibi ülkeyi, Türkiye ile bu konuda iletişime geçecek hale getirmek, bizim açımızdan büyük başarıdır. Türkiye gerek kararlı duruşu, gerekse de Türk Deniz Kuvvetleri eliyle uyguladığı Gambot diplomasisiyle hakları için savaşı göze alabileceğini, ancak barışçıl ve esas olarak hakkaniyetli çözümü tercih ettiğini vurguladı. Türkiye’nin çalışmaları, İsrail’deki aklı selim uzmanların da gözünü açtı ve Rumların onların hakkını gasp ettiğini de gösterdi.

Çünkü Rumlar, gayri meşru bir şekilde İsrail’den de deniz alanı gasp etmişti. Bu nedenle son on yılda yaşadıklarımız nedeniyle sıkıntılar, acılar olsa da diplomasinin yeniden devreye girmesi avantaj olur. Ama tekrar vurgulayalım, Türkiye’nin ulusal güvenliğiyle her konuda kararlı duruşundan taviz vermemesi şart. Çünkü EastMed gibi, Doğu Akdeniz Forumu gibi Türkiye’yi dışlayan çalışmalar halen devam etmekte. Diplomasiyle, o yolla olmazsa Gambot diplomasisiyle bu çalışmaları, yapıları devre dışı bırakmak şart.

  • ABD Kongresi’nin Senato ve Temsilciler Meclisi kanatları, Ulusal Savunma Yetkilendirme Yasa (NDAA) Tasarısı’nı hazırladı. Son halini alınan tasarıda Türkiye’nin S-400 alımına yönelik uygulanması planlanan yaptırımlar için ayrı bir bölüm ayrıldı. Yaptırım paketi, ABD Başkanı Trump tarafından da imzalandı. Türkiye’ye yönelik ağır yaptırımlar uygulanır mı ? Türkiye, olası bir ağır yaptırımlar karşısında nasıl bir yol izleyebilir ?

Şimdi bildiğimiz kadarıyla tasarı 3’te 2 çoğunluğu hayli hayli sağladığı için Trump’ın bir veto yetkisi kalmadı. Yapılan haberlere göre de Trump’ın 30 gün içinde 12 yaptırım maddesinden 5’ini yürürlüğe koyması gerekiyor. Kanaatim en hafif olduğu söylenen maddeleri yürürlüğe koyma ihtimallerinin yüksek olduğudur. Ancak bu ifade Türk insanını kandırmaya yönelik bir ifadedir. Yaptırımın hafif, ağırı olmaz. Yaptırım yaptırımdır ve kısıtlama getirmektedir. Bu nedenle ABD’nin yaptığı Türkiye’ye açık açık düşman ülke muamelesi yapmaktır. ABD’nin yaptırım uyguladığı ülkelere bakın. Hepsi düşman ülke statüsüne oturttuğu ülkelerdir.

Bu demektir ki, ABD Türkiye’yi müttefiki olarak görmüyor. Gören gözler için bunu tekrar etmeye gerek yok ama bazı görmeyen gözler var ve onlar hala ABD’den medet ummak gibi bir gaflet, delalet ve hatta hıyanet içine düşmekte. Örneğin ABD Doğu Akdeniz’de karşımızda, terörle mücadelemizde karşımızda, ekonomimize saldırıyor, Kafkasya’da karşımızda, Türkiye’de geçmişten bu yana siyasete ciddi müdahaleler yapıyor. Şimdi bakın, bu nasıl müttefik. Şimdi de yaptırım uygulamak istiyor. Böyle müttefiklik olmaz. Bu bir.

İkincisi, yaptırımlar hayata geçerse, Türkiye gardını düşürmeli mi yoksa kararlılığını ortaya koyacak ve yaptırımların etkisini kıracak hamleler mi yapmalı gibi iki seçenekle karşı karşıyayız. Gardını düşürdüğü anda yaşanacakları söyleyeyim: Kuzey Suriye’de terör devletini kabul ederiz, Doğu Akdeniz’de Seville haritasını bile arayacak “çözümler” önümüze koyarlar, ekonomimizi tamamen kontrol altına alırlar, terörle mücadelemiz durur, FETÖ’cüler cezaevinden çıkar vatanseverler girer vs… Evet bunlar yaşanır.

Geçmişte yaşadıklarımızı önceden uyardığımızda bize “Sevr paranoyası yapıyorsunuz” diyen bir grup vardı. Söylediğimiz her şey yaşandı. Bize o suçlamayı yapanlar da kumpaslarda karşımıza çıktı. Görevliydiler. Şimdi de benzer şeyler yaşıyoruz. Bunları söyleyince “siyaset yapıyorsunuz, a partisi, b partisini destekliyorsunuz” diyorlar. Biz siyaset yapmıyoruz. Bizim istediğimiz şu: Hangi parti olursa olsun iktidara gelmek için ülkenizin ulusal güvenliğinden taviz vermeyin, emperyalistlerle işbirliği yapmayın, kırmızı çizgileri koruyun. Siyaset başka bir şey.

Devam edecek olursak, bunları yaşamamak için Türkiye dik duruşunu korumalıdır. Rumların ve Yunanistan’ın aldığı S-300’lerin Türkiye’ye karşı bu sistemleri denediği tatbikatlara gözlemci gönderenler Türkiye’nin S-400 almasına karışamaz. Türkiye ne yapabilir diye sorarsanız, bizi zor duruma sokacakların hamlelerine karşı biz de onları Akdeniz’de, Karadeniz’de, Suriye’de zor duruma sokabiliriz. Örneğin Suriye’nin kuzeyindeki terör yapılanmasının üzerine bölge güçleriyle anlaşarak kabus gibi çökebiliriz. Bunu yapacak gücümüz de mevcut. Ayrıca Avrupa’ya yönelik mülteci akınını yeniden serbest bırakabiliriz.

Türk insanını düşünmeyen, Türkiye Cumhuriyeti’ni paramparça etmek isteyenleri biz düşünemeyiz. Her şey para değil. Ülkemize düşmanlık yapana biz gül atamayız. Biz de onların masraflarını artırabiliriz. Onurlu duruş bize Mustafa Kemal Atatürk’ten ve tarihimizdeki diğer atalarımızdan mirastır. Ali Kemallerden olmayacağız. Ali Kemallerle de sonuna kadar mücadele edeceğiz.Elbette bunları yapabilmek için de siyasi iradenin toplumun bütününe bunları iyi anlatabilmesi gerekmekte. Kamu diplomasisini iyi uygulamalı. Çünkü bunlar siyasetin üstünde ulusal güvenlik meseleleri.

  • ABD’nin yeni Başkanı Joe Biden, senatörlüğü döneminde uzun yıllar Türkiye’nin Kıbrıs politikasını sert dille eleştirirken, uzun yıllar boyunca Türkiye’ye Kıbrıs’tan çekilme çağrısı yaptı. Joe Biden ABD Senatosuna girdiği 1973 yılından itibaren Temsilciler Meclisi ve Senato’da Yunan lobisinin içinde de yer aldı. Doğu Akdeniz bağlamında Türkiye ve ABD ilişkileri ne yönde ilerleyebilir ? Biden yönetiminin, Yunanistan’a ve Rum Yönetimi’ne yakınlığı ne derece olur ?

Biden, 1973 yılından beri hep Türkiye karşıtı bir pozisyon aldı. Bunun yanında Yunanistan ile Rum Kesimi’ne ise hep dost oldu. Bunu seçim kampanyasında da açık açık gösterdi. Biden döneminde uygulayacağı politikaların işaretlerini gördük. Nedir bunlar ? Biden, Kıbrıs’ta Türk askerini işgalci olarak görüyor. 2014 yılında yaptığı ziyaretle, Rumları 50 yıldan fazla bir süre sonra ziyaret eden ABD Başkan Yardımcısı oldu. Politikalarının temelini, Rumların hakimiyetinde bir Federasyon kurulması oluşturacak.

Bunun için Türkiye’yi ve KKTC’yi baskılamaya çalışacak. Türkiye’nin Yunanistan’a karşı haklı mücadelesinde, ABD yönetimini sürekli olarak Yunanistan’a destek vermeye çağırdı. Bu da Doğu Akdeniz’de ve Adalar Denizi’ndeki mücadelemizde Biden’in karşımızda olacağını gösteriyor. Ayrıca Ayasofya’nın yeniden müze yapılması için Türkiye’yi ciddi baskı yapacak. Bağlantılı olarak Fener Rum Patrikhanesi ile bağlantılı bir şekilde “ekümenik” gibi bir meseleyi yeniden gündemimize sokacaktır. Hem Türkiye’ye baskı yapmak hem de Moskova’daki Ortodoks kilisesinin gücünü kırmak için. Yani bir taşla iki kuş.

  • Geçtiğimiz günlerde Yunanistan, F-35 savaş uçakları konusunda Pentagon’a satın almak için niyet mektubu yazmıştı. Mektup, ABD’nin Atina Büyükelçisi Pyatt tarafından doğrulandı. Ayrıca Yunanistan, Fransa’dan Rafale savaş uçakları alacağını da açıkladı. Türkiye’ye verilmeyen F-35 savaş uçakları, Yunanistan’a satılır mı ?

F-35’leri bize vermeyeceklerini düşünüyorum. Bunun karşısında bir hukuki yaptırımın da olacağını düşünenlerden değilim. Uluslararası hukuk vs. deniyor ama maalesef güç kimdeyse onun hukuku uygulanıyor. Mevcut uluslararası hukuk düzeni de ABD’yi cezalandıramaz. Hatırlayın, Uluslararası Ceza Mahkemesi ABD askerlerinin Afganistan’da işledikleri savaş suçları nedeniyle yargılanmasını istemiş, Amerikan yönetimi de buna izin vermeyecek, mahkemeyi yaptırımla tehdit etti. Yargılanan asker oldu mu? Hayır. Demek ki her şey hukuk değilmiş bu ülkeler açısından. Ben yaptım oldu diyorlar.

ABD Irak için, Vietnam için, Afganistan için yargılandı mı? Yargılanmadı. Bu nedenle ABD Türkiye’ye F-35 vermezse, hukuk bizim yanımızda olur mu? Muamma. Yunanistan’a da verebilirler. İşte S-400 korkuları bu yüzden. Yunanistan olası bir sıcak çatışmada bu uçakları bize karşı kullanırsa, onları imha edecek güç S-400. İleri yıllarda da inşallah kendi yüksek irtifa hava savunma sistemimiz. Bu nedenle bu süreç Biden döneminde de devam eder.

  • Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde bir önceki Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı döneminde izlenen politikalar, Ersin Tatar döneminde farklı bir boyut kazanmaya başladı. Ersin Tatar döneminde Ada ve Türkiye için öngörüleriniz nelerdir ? Kıbrıs’taki çözüm çabaları, Ersin Tatar döneminde olumlu sonuçlar doğurabilir mi ? KKTC’nin uluslararası arenada tanınması için hangi tür girişimlerde bulunulması gerekir ?

Türkiye, KKTC seçimlerinde Ankara ile daha uyumlu çalışacağı belli olan Ersin Tatar’ın kazanmasını temenni etti. Bizler de öyle. Çünkü Mustafa Akıncı, Rumların neredeyse Kıbrıs Türklerine yaşam hakkı bile tanımayacağı çözümlerine karşın, toprak vermek gibi saçma sapan politikaları gündeme getirmeye başlamıştı. Ersin Tatar ise daha milli bir profil çizdi. Seçimlerden henüz yeni çıkıldı. Maraş’ın açılması gibi bazı sevindirici adımlar atıldı. Bunların devamının gelmesi lazım. Ayrıca artık Federasyon çözümü değil, Ada’da iki devletli çözüme odaklanmak ve bu politikanın altının doldurulması gerekiyor.

Tanınma meselesinde ABD ve AB’nin karşımızda olacağı kesin. Türkiye burada diğer seçeneği destekleyip KKTC’nin yanında olabilir. O seçenek, Rusya seçeneği. Bugün Rumların ve Yunanistan’ın istediği olursa ABD ve AB, Doğu Akdeniz’de büyük mevzi kazanacak. Bu durum sadece Türkiye’yi değil, Türkiye kadar olmasa bile belli bir oranda Rusya’yı da rahatsız edecektir.

Eğer Rusya ile belli oranda diplomasi yürütülür de, Rusya tanımasa bile ona yakın daha küçük ölçekli devletlerin tanınması sağlanırsa bir kapı açılır. Ayrıca Karabağ’ımızın işgalden kurtarılması sonucunda Azerbaycan’ın da eli rahatladı. Önce Azerbaycan, ardından da Türk Konseyi’nin çalışmalarıyla Türk dünyasına yönelmek mümkün. Yine Türkiye ile dost Arap ülkelerinden de destek alınabilir.

M5 Dergisi Genel Yayın Yönetmeni & Gazeteci Ceyhun BOZKURT