Doğu Akdeniz’de Egemenlik Tartışması

0
2210

Ege ve Akdenizdeki Yunan Adalarının etrafında Kıta Sahanlığı diye bir olay söz konusu değil. Doğu Akdeniz’de tartışmalı bölge yoktur; Yunanistan’ın haksız ve hukuksuz maximalist talepleri vardır. Rum-Yunan ikilisi ve Jeopolitik mühendislik peşindeki AB, Doğu Akdeniz’de milli ekonomik ve meşru çıkarlarımıza karşı bir mücadeleyi diplomatik krize dönüştürmek için zemin hazırlıyorlar. Doğu Akdeniz’de egemenlik haklarımız pazarlık konusu olamaz.

Yunanistan’ın Meis Adası’nda kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölge sahiplenmesi Doğu Akdeniz’de en büyük sorunu yaratıyor. Meis Adası’nın bir hatla birleştirilerek Yunanistan için Türkiye’nin sınırlandırma bölgesine cepheli ilgili kıyı şeridini ortadan kaldıran yeni bir kıyı oluşturması mümkün değildir.

Türkiye Doğu Akdeniz’de en geniş coğrafya ve nüfusa sahip ülkelerin başındadır. Rum–Yunan ikilisinin deniz yetki alanlarının belirlenmesinde “hakkaniyet” ilkesini Türkiye ve Kıbrıs Türklerinin haklarını ihlal ederek ortay hat çizgisine bağlı anlaşmalar yapması kabul edilemez.

NAVTEX Etkisi

Oruç Reis’in Türkiye’nin BM’ye bildirdiği Doğu Akdeniz’deki deniz yetki alanları içinde sismik araştırma faaliyetine başladı. Oruç Reis’in faaliyet alanının kendisine ait olduğunu iddia eden Yunanistan’ın, büyük yaygara kopararak tantana siyasetine başladı. Yunanistan ana karasına 580 kilometre uzaklıktaki Kastellorizo (Meis) adlı 10 kilometrekarelik Yunan adası nedeniyle Yunanistan, 40 bin kilometrekare deniz yetki alanı talep ederek, Oruç Reis’i durdurmaya ve Doğu Akdeniz’i Türkiye’ye kapatmaya çalışmaktadır.

Türkiye ile Yunanistan arasında Doğu Akdeniz’de Meis Adası üzerinden yaşanan “Navtex” gerginliği, adaların yetki alanlarının belirlenmesi tartışmasını tekrar gündeme getirdi. Yunanistan, bütün adaların, kıta sahanlığı ve mühasır ekonomik bölge hakkı olduğu tezini savunuyor. Adaların da aynı anakaralar gibi muamele göreceğini, küçücük bir ada dahi olsa buna tam kıta sahanlığı ya da münhasır ekonomik bölge hakkı talebinde bulunuyor.

Yunanistan özellikle Girit Adası çevresinde hak iddiasını, adaların kendi münhasır ekonomik bölge hakları olduğu tezine dayandırıyor. Bu çerçevede Kaşot-Çoban, Rodos ve Meis adalarını kullanarak, Türkiye’nin 189 bin kilometrekarelik münhasır ekonomik bölge alanını 41 bin kilometrekareye indirmek için uzun süredir çabalıyor. Ancak uluslararası hukuk ve emsal kararlar, Rum ve Yunanlıların tezlerini çürütüyor. Adaların doğal olarak kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölge yaratma haklarının olmadığına dair birçok karar bulunuyor.

Buna göre, sınırlandırmada adaların özel konumlarına, kıyı uzunluklarına, bulundukları coğrafyaya göz atılıyor. Uluslararası mahkeme kararlarında da ikili anlaşmalarda da adalara hiçbir şekilde deniz yetki alanı verilmiyor. Türkiye’de bu emsal kararlardan hareketle, tüm platformlarda Akdeniz’deki en uzun kıyı şeridine sahip ülkenin Türkiye olduğunu vurgulayarak, Ege ve Akdennizdeki adaların kıta sahanlığı yaratmayacağını belirtiyor.

Yunanistan’ın Ege ve Akdeniz’deki adalrın karasularını; BMDHS Madde 70, Madde 122, 123, Madde 300’e göre tek taraflı bir kararla 12 deniz miline çıkaramaz. İtalya ile yaptıkları bu anlaşmada Kuzey’deki Diaponia Adasındaki tezlerinden ve haklarından feragat etmiş oldular. Yunanistan artık Türkiye’ye dönüp ‘Adaların ana kara kadar hakkı var, ortay hattını ona göre çizelim diyemez.Bu anlaşma ile Yunanistan adaların ana kara kadar hakkı olmadığını kabul etmiş oldu.

Tartışmanın Odağı Meis Adası

Meis Adası’na Yunanistan’ın ana karası ile aynı statüyü tanımak tartışma konusu bile olamaz. Bunun örneği yoktur. Uluslararası hukukta ters taraftaki adalar olarak tanımlanan adalardan birisidir. Karasuları dışında kıta sahanlığı olamaz. Çünkü coğrafya bunu dikte ediyor. Meis ‘in egemenliği Yunanistan’a ait olabilir. Coğrafi olarak baktığınızda Türkiye’nin kıta sahanlığı ve Türkiye’nin Karasuları içerisinde kalmaktadır.

Kıta sahanlığı coğrafyadan kaynaklanan doğal bir haktır. Ülkelerin kıta sahanlığını coğrafya belirler. Tartışılacak bir konu değildir. Ege’deki kıta sahanlığı sorunu Yunanistan’ın Türkiye’nin kıta sahanlığı içerisinde kalan adalarına, karasularından başka kıta sahanlığı hakkı talep etmesinden kaynaklanmaktadır. Yunanistan’ın maximalist taleplei var ve Meis de bu kapsamda değerlendirilmeli.

Türkiye’nin burnunun dibindeki Meis Adası’na Yunanistan ana kıtasına tanınan hakların aynısını talep ederseniz, iyi komşuluk, hakkaniyet ve adil kullanım prensiplerine aykırı bu talebinize karşı tarafın itiraz etmeye her zaman hakkı vardır. Yunanistan’ın Doğu Akdeniz’de kendine ait herhangi bir MEB ilanı yok. Yunan NAVTEX’leri yok hükmündedir. Türkiye tarafından reddedilen Yunanistan’ın tezlerine göre Meis Adası kendisinden 4 bin kat daha fazla deniz alanı yaratıyor. Bu durum uluslararası hukukta belirtilen hakkaniyet ilkesine karşı geliyor.

Ankara; yüzölçümü 10 kilometrekare olan, Anadolu’ya 2 kilometre, Yunan ana karasına ise 580 kilometre uzaklıkta olan bir Meis adasının 40 bin kilometrekare genişliğinde kıta sahanlığı alanı yaratmasının rasyonel ve uluslararası hukuka uygun bir tez olmadığını vurguluyor. Oruç Reis’in araştırma yapacağı deniz alanı, Türkiye’nin BM’ye bildirdiği kıta sahanlığı sınırları ve 2012’de Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’na (TPAO) verilen ruhsat sahaları içinde yer alıyor.

Barbaros Hayrettin Paşa da daha önce söz konusu sahanın bir bölümünde faaliyetlerde bulunmuştu. Kıbrıs ve Girit başta olmak üzere Ege-Akdeniz’de Yunan tezlerinin iflası anlamına gelen Yunanistan’ın tezini çürüten, Türkiye’nin tezlerini destekleyen Uluslarası Adalet Divanı karalarından bazıları ise şunlar;

  • İngiltere-Fransa arasında 1977’deki davada, Fransa kıyılarına yakın adaları tamamen çevrelenmesi ve bunlara kıta sahanlığı hakkı verilmemesi kararlaştırıldı.
  • 1983 yılı Gine-Gine Bissau davasında mahkeme, ortay hattın ters tarafında yer alan Alcatraz Adaları’na, karasuları kadar deniz yetki alanı tanıdı.
  • Malta-Libya arasındaki 1984’deki davada, Malta’ya eşit uzaklık dikkate alınmadı, Libya’ya daha fazla deniz yetki alanı verildi.
  • 1992 yılında görülen Kanada-Fransa Saint Pierre & Miquelon davasında mahkeme, Kanada sahillerine yakın Fransız adaları Saint Pierre & Miquelon’a ana karalara tanınan deniz yetki alanları kadar yetki tanımadı.
  • 1999 yılında Eritre-Yemen davasında, Yemen’in egemenliğinde olduğu mahkeme kararıyla teyit edilen Cebel el-Tayr ve Zubeyr adalarına karasuyu genişliği kadar deniz yetki alanı tanındı ve bahse konu iki ada, iki ülke arasında ortay hattın belirlenmesinde dikkate alınmadı.
  • 2009 yılında Romanya ile Ukrayna arasında Karadeniz’deki deniz yetki alanlarının paylaşımına ilişkin uyuşmazlığın çözülmesi amacıyla toplanan mahkeme, Ukrayna’ya ait olan ve ortay hattın ters tarafında yer alan Yılan Adası’na karasuyu kadar deniz yetki alanı tanıdı.
  • Tunus ile Libya arasında Tunus sahillerine yakın İtalyan adalarına da kara sularının ötesinde kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölge verilmedi.
  • Nikaragua-Kolombiya arasındaki 2012’deki davada, Nikaragua kıyısına yakın Kolombiya adaları bulunuyordu. Bu adalara da kara sularının ötesinde etki verilmedi.

Türkiye, 27 Kasım 2019’da Libya ile imzaladığı Deniz Yetki Alanlarını Sınırlandırma anlaşması ile Yunanistan’ın Girit, Karpathos ve Rodos adalarının güneyinde kalan bölgeyi kıta sahanlığı kapsamında gördüğünü ilan etmiş ve bu anlaşmayı BM’ye kaydettirmişti.

Anlaşmanın uluslararası hukuka göre bir geçerliliği olmadığını savunan Atina, 1982 tarihli Uluslararası Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne göre adaların kıta sahanlığı hakları olduğunu, Türkiye’nin ortaya koyduğu haritanın Yunanistan’ın egemenlik haklarını çiğnediğini ilan etmişti.

Sonuç Olarak;

Yunanistan ile Mısır arasındaki MEB Anlaşması, Türkiye ile Yunanistan arasındaki müzakerelerin yeniden askıya alınmasına neden oldu. Anlaşma, Girit ve Rodos adalarının kıtasahanlıklarının kısmen kullanılması şartıyla Mısır’ın kıtasahanlığı ile dikey bir koridor oluşturulmasını hedefliyor. Ankara’nın ‘korsan’ olarak tanımladığı anlaşmanın resmiyet kazanabilmesi için, iki ülke parlamentolarında onaylanması ve ilgili koordinatların Birleşmiş Milletler’e sunulması gerekiyor.

Yunanistan’da, Parlamento’nun bir an önce toplanacağı ve anlaşmayı onaylayacağını açıklandı. Mısır Parlamentosu’nun ise anlaşmayı iki aydan önce onaylaması beklenmiyor.
Türkiye ise, anlaşmanın ardından Oruç Reis araştırma gemisinin sismik çalışmalar için Akdeniz’e açılacağını, Pazartesi günü yayımladığı bir NAVTEX ile duyurdu. 10-23 Ağustos arası geçerli olacak NAVTEX kapsamında, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ait iki savaş gemisi de Oruç Reis’e eşlik ediyor.

Yunanistan da aynı gün aynı bölge için NAVTEX ilan etti ve Türkiye’nin duyurusunun yasa dışı olduğunu kaydetti.Yunanistan-Mısır Türkiye’nin Kıta Sahanlığını ihlal eden gayrimeşru, korsan,hukuki zemini olmayan deniz yetki alanı anlaşması imzaladı. Yunanistan ile Mısır Türkiye-Libya Kıta Sahanlığını Girit ve Rodosu bir hatta TAKIM ADALAR gibi toplayarak haksız ve hukuksuz zorlama olan bu provokatif adımı asla kabul edilemez, yok hükmündedir.

Yüz yıl önce Türkiye’yi denizlerden mahrum etmeye çalışan zihniyetin şimdilerde onu körfezlere mahkûm etmeye uğraştığı gözlerden kaçmamaktır. Şurası çok açıktır ki Türkiye, Doğu Akdeniz’de yeni tip bir Sevr senaryosuna kanmayacak derecede güçlü bir tecrübeye sahip ülkedir.

Cemal ASLAN – Petrol Jeoloğu