Vekalet savaşı resmiyette tamamen devletlerin barış içinde olduğu ancak gayrıresmi olarak söz konusu devletlerin birbirlerine karşı şiddeti deneyimlediği eş zamanlı ve asimetrik bir süreçtir. Yani diplomasi ağırlıklı, masada kazanılması gereken savaşlardır.
Vekalet savaşının ilk örneği 1960 – 65 yılları arasında, ABD ve SSCB’nin desteklediği iki farklı taraf arasında gerçekleşen Birinci Kongo Savaşıdır. Söz konusu savaşta 100.000’i aşkın insan ölmüştür. Savaş sonunda iki güçlü devlet resmi olarak barış içindeyken çatışma bölgesinde 100 bin insanın ölümüne neden olmuştur. Yani Vekalet Savaşları’nın eski savaşlardan farkı sadece ölen insanların asıl mücadele içindeki devletlerden değil maşa olan devletlerden olmasıdır.
Türkiye ve Vekalet Mücadelesi
Türkiye, Vekalet Savaşları sahnesine yukarıda verilen örnekten yaklaşık 50 yıl sonra Arap Baharı ve Suriye krizi ile çıkmıştır. Bu kriz sırasında özellikle Suriye Milli Ordusu ile beraber hareket etmiş ve çıkarlarını bu yolla kovalamıştır. Bugün de aslında pek de vekalet savaşı sayılmayan ancak savaşın bizzat tarafı olmadığı için vekalet savaşı denilebilecek olan Dağlık Karabağ sorununda Azerbaycan’ın tarafında dolaylı olarak çatışmaktadır.
Bugün vekalet savaşı denince Türkiye ile ilgili akla ilk gelen konular bunlardır ancak Türkiye’nin, tam olarak vekalet savaşı denemese de daha yumuşak bir ifade ile “Vekalet Mücadelesi“ içinde olduğu başka bir alan vardır. Bu mücadele Akdeniz’de, Türkiye’nin Yunanistan’ın ardında olan Fransa ile verdiği mücadeledir.
Vekalet savaşı ya da mücadelesi, bir ülkenin söz konusu bölgede bulunmamasından dolayı, bölgede bulunan başka devlet veya örgütler aracılığı ile bölgeye müdahale etme çabasıdır. Bundan dolayıdır ki, Türkiye bizzat bölgenin en önemli üyelerinden biri olarak kendi mücadelesini sürdürürken, Fransa bölgenin bir üyesi olmamasından dolayı güç mücadelesini Yunanistan aracılığı ile sürdürmektedir.
Ancak Türkiye’nin bölgede söz sahibi olabilmesi için Akdeniz’in en önemli ülkelerinden biri olan Libya’da da bir vekalet savaşına girmek ve üstün olmak zorundadır. Türkiye’nin Libya’da desteklediği Trablus Hükümeti, Libya’da giderek söz sahibi olmaya ve güçlü konuma gelmeye başlamıştır. Ayrıca Fransa, Libya’da da hem Tobruk hem de Trablus yönetimine destek vererek bölgede etkin ve söz sahibi olma mücadelesinde.
Fransa’nın Bölgedeki Amaçları
Fransa’nın bölge ile ilgili hedefleri her şeyden önce, tarihi boyunca olduğu gibi emperyaldir. Doğu Akdeniz’in çok zengin petrol ve doğalgaz yataklarına sahip bir bölge olduğunu söylemeye gerek yoktur. Fransa ise sınırının dahi bulunmadığı bu bölgede güç mücadelesine girme nedeni bu zenginliklerdir. Peki Fransa’nın bu zenginliklere ulaşabilmek için uyguladığı politikalar ve gelecekteki yol haritası nedir ve bugün bukadar agresif davranmasının sebepleri nelerdir ?
Öncelikle Fransa’nın Akdeniz’de aktif olmaya başlaması eski Cumhurbaşkanı Sarkozy dönemine dayanır. Bu dönemde Sarkozy, Macron’a göre daha ağır ve sağlam adımlar, daha güçlü ve geniş ittifaklar kurma yoluna gitmiştir. Sarkozy, cumhurbaşkanlığı döneminde bölgenin Mısır ve Libya başta olmak üzere hemen hemen her devleti ile iyi ilişkiler kurma yoluna gitmiştir. Bu sürecin sonunda da Akdeniz Birliği’nin kurulmasına öncülük etmiş ve sınırının olmamasına rağmen bu birlik vasıtasıyla bölgede önemli etkinlik yakalamıştır.
Ancak Macron, Sarkozy gibi sabırlı ve ağır politikalar uygulamak yerine keskin ve geri dönüşü zor olan net politikalar uygulama yolunu seçmiştir. Bu keskin politikalarının belki de en önemlisi Türkiye’ye karşı aldığı cephedir. Macron, Akdenize en uzun kıyısı olan ve bölgenin en güçlü ülkelerinden biri olan Türkiye’nin karşısında Yunanistan ve Güney Kıbrıs’ı ciddi bir biçimde desteklemektedir.
Ancak Paris yönetimi, Yunanistan ve GKRY arasındaki ittifak bölgede Türkiye’yi saf dışı bırakmak için yeterli değildir. Bundan ötürü Fransa, İsrail ve Mısır ile de ilişkileri geliştirme ve bölge zenginliklerini paylaşma çabasındadır. Son ve belki de en önemli nokta olan Libya konusunda ise Fransa istediğine ulaşamamış ve bu en önemli noktayı şuan itibariyle Türkiye’ye kaptırmıştır.
Libya’da Vekalet Savaşı
Fransa’nın Libya’da istediğine ulaşamama sebebi kesinlikle izlediği iki taraflı politikadır. Vekalet savaşının en önemli noktası çatışan iki taraf içinden birini desteklemektir ancak Fransa işi şansa bırakmamak adına ikili bir oyun içerisine girmeyi tercih etmiştir. Bu noktada Fransa hem Tobruk, hemde Trablus hükümeti ile ilişkileri sıcak tutmaya çalışmış ancak bu iki taraflı politika, özellikle Türkiye’nin de Libya’da etkin bir biçimde sahaya inmesi ve net bir biçimde Trablus Hükümetini desteklemesi ile Trablus hükümetinin tepkisini çekmiş ve Libya’da giderek söz sahibi olan Trablus Hükümeti ile karşı karşıya gelmesine sebep olmuştur.
Fransa’nın hata yaptığı Libya politikası konusunda Türkiye bölge ile ilgili yaptığı en doğru hamlelerden birini yapmış ve 27 Kasım 2017 tarihinde Trablus merkezli Ulusal Mütabakat hükümeti ile deniz yetki alanları sınırlandırması anlaşması yapmıştır. Türkiye bu hamle ile Fransa’nın hedeflediği Yunanistan, GKRY ve Libya üçgenini ortadan ikiye bölerek Doğu Akdeniz’de ki güç mücadelesinde Fransa’yı geride bırakmıştır.
Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de söz sahibi olmaya devam etmesinin en önemli koşulu, Libya ile olan ittifakını dolayısıyla Ulusal Mütabakat Hükümetini Libya’da ayakta tutmaktır. Son dönemlerde AB ve özellikle Fransa’nın, Libya konusunda Türkiye’yi suçlayıcı ifadeler kullanmasının sebebi de Türkiye’yi bölgeden def etme çabasıdır.
Sonuç Olarak;
Türkiye’nin Libya ile anlaşma hamlesi, rakiplerini durdurmak için önemlidir. Ancak Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de lider ülke olmasının yolu Libya’nın ardından Mısır ve İsrail ile anlaşmaktır. Fransa bu iki ülkenin öneminin farkındadır ki, bu ülkelerle iyi ilişkiler kurmaya başlamıştır. Libya’da ki güç mücadelesinden galip çıkan Türkiye’nin sıradaki hedefi İsrail ve özellikle Mısır ile iyi ilişkiler kurmak olacaktır.
Mısır’ı kendi yanına çekme bedeli İngiltere ve Fransa ile, İsrail ile deniz yetki sınırlandırma anlaşması yapmanın bedeli ise, Lazkiye’de konuşlu Rusya ile gerilim yaşamaktır. Bu yöntem Fransa ile olmasa da agresif Rusya ile Suriye’de ve daha önemlisi Libya’da sıcak çatışmalara ya da vekalet savaşına girme riskini doğuracaktır. Libya’da ki üstünlüğünü korumak ve yeni bir düşman edinmek istemeyen Türkiye için İsrail hamlesi biraz daha bekletilebilir.