Lübnan ile İsrail arasındaki deniz sınırı anlaşmazlığı, bir Amerikan şirketin 2009 yılında Doğu Akdeniz’de petrol ve doğal gaz rezervi keşfetmesi ile gündeme gelmeye başlıyor. İki ülke arasındaki anlaşmazlık, o tarihten bu yana belli aralıklarla tartışılıyor veya karşılıklı olarak bir tehdit aracı olarak kullanılıyor.
Lübnan: Bir Hidrokarbon Sektörü Oluşturmaya Yönelik Çabalar
2009 ve 2010 yıllarında İsrail kıyılarında büyük doğal gaz rezervlerinin tespit edilmesi Doğu Akdeniz’de yeni bir siyasi dinamik yarattı. Levant havzası olarak tanımlanan jeolojik bölgedeki keşifler, İsrail’de ve aynı zamanda muhtemelen, ilk doğal gaz keşfi 2011 Aralık ayında yapılmış olan Kıbrıs’ta muazzam ekonomik etki yapacaktır.
ABD şirketi Noble Energy tarafından bölgede sürdürülen arama ve geliştirme çalışmaları, Lübnanlı politikacıların İsrail açıklarındaki keşiflerin kendi münhasır ekonomik bölgelerinde (MEB) olduğunu iddia etmesi ve Türkiye’nin Kıbrıs açıklarındaki çalışmaların ‘Kıbrıs Sorunu’nda siyasi bir çözüme varılıncaya kadar durdurulmasını talep etmesiyle, uzun zamandır varolan siyasi farklılıklara yeni bir boyut getirmiştir.
Lübnan ve Kıbrıs, 2007 Ocak ayında deniz sınırlandırma anlaşması imzaladı. Anlaşma, Kıbrıs Parlamentosu tarafından onaylanmasına rağmen Lübnan Parlamentosu tarafından onaylanmadı. İsrail açıklarındaki doğal gaz keşfi, Lübnan’ı her zamanki kavgacı siyaseti bir yana bırakarak 2010 Ağustos’unda kendi açık deniz alanının geliştirilmesi amacıyla bir hidrokarbon yasası geçirme konusunda harekete geçirdi.
Yasa, ilk iş olarak uygun en erken fırsatta açık deniz ruhsatlandırma işlemi başlatacak olan Lübnan’ın hidrokarbon gelişmesinin sorumluluğunu üstlenecek bir hüküm içeriyordu. Lübnan’ın ileri sürdüğü güney deniz hududu İsrail’in kendisi için saptadığı sınırın ötesine güneye doğru uzanarak teknik olarak savaş halinde olan Lübnan’la İsrail arasında yeni bir tartışma noktası yarattı.
2010 Aralık ayında İsrail ile Kıbrıs arasında bulunan kendi MEB’lerine ilişkin deniz sınırlandırma anlaşması yapıldı. Kıbrıs ve İsrail parlamentoları bu anlaşmayı onayladı.
2011 Şubat ayında Lübnan BM’den açık deniz sınır belirlenmesine yönelik UNIFIL (Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Gücü) emrini genişletmesini istedi. Ancak kendisine UNIFIL emrinin Lübnan’ın kıyı bölgesiyle sınırlı olup açık denize uzatılamayacağından ötürü bunun mümkün olmadığı bildirildi.
Lübnan Dışişleri Bakanı Adnan Mansur, 2011 Haziran ayında BM Genel Sekreteri Ban’a gönderdiği mektupta Lübnan’ın Kıbrıs ve İsrail arasında imzalanan açık deniz sınırlandırma anlaşmasını “Lübnan’ın egemenlik ve ekonomik haklarının ihlali” ve “bölgedeki barış ve güvenliğe” bir tehdit olarak gördüğünü bildirdi.
Temmuz 2011’de Lefkoşa’da düzenlenen Levant Havzası’ndaki hidrokarbon konularıyla ilgili toplantı sırasında eski Lübnan Başbakanı Fuad Sinioria, Lübnan’ın tek taraflı olarak kuzey ve güney açık deniz sınırlarını belirlediğini söyledi.
İsrail, 2011 Temmuz ayında BM’ye gönderdiği mektupta, Doğu Akdeniz’de, kendi bölgesiyle Lübnan açık denizi arasındaki sınır olarak gördüğü noktaları tanımladı. İsrail’in talebi Lübnan’ın talebiyle çakışarak 850 kilometre karelik bir açık deniz alanını anlaşmazlığa sokuyordu.
Lefkoşa’da gerçekleşen toplantıda Lübnan toplantı sırasında iki ülke arasındaki orta çizginin güneye doğru genişletilmesini talep etti.Lübnan bunun Kıbrıs, Lübnan ve İsrail sahalarının buluşacağı üç taraflı bir nokta olmasını istiyordu. Ancak Kıbrıs bu talebi reddetti. İki taraf konunun tartışmaya açık kalması, ancak 2007’de üzerinde anlaşılan orta çizgide değişikliğin beklenmediği konusunda anlaştılar.
Lübnan’ın Doğal Gaz Ve Petrol Arama Süreci
İsrail ve GKRY ile Levant havzasını paylaşan ve Doğu Akdeniz’de sondaj faaliyetlerine başlamayan tek ülke olarak bilinen Lübnan da bu durumu değiştirmek için bu yıl sonunda bölgede doğal gaz arama çalışmalarına başlayacağını ilan etmişti.
Lübnan hükümeti, 4 Ocak 2017’de, Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) olarak adlandırılan Lübnan’ın deniz sahasındaki petrol ve doğal gaz aramalarını başlatacak iki kararnameyi onayladı. Kararnameler ile ihaleye açılacak blokların seçilmesi, arama yapacak şirketler için lisanslama ve gelirlerin paylaşılmasına ilişkin modelin belirlenmesi süreci başlamış oldu.
Lübnan Petrol İdaresi tarafından Lübnan deniz sahasında belirlenen 10 arama bölgesinden 5’i için teklif süreci açıldı. Bakanlar Kurulu da Aralık 2017’de Fransa’nın Total, İtalya’nın ENI ve Rusya’nın Novatek şirketlerinden oluşan bir konsorsiyuma, Lübnan’ın deniz sahasında belirlenen 10 deniz bloğunun kuzeyindeki 4. blok ve güneyindeki 9. blok için petrol arama ve çıkarma izni verdi.
Lübnan’ın bu hamlesi Blok 9’un konumu nedeniyle İsrail’in tepkisine neden olmuştu. Çünkü İsrail sınırına paralel olarak uzanan Blok 9’un bir bölümü, Tel Aviv’in iddiasına göre İsrail karasuları içinde yer alıyor. Ayrıca İsrail ve Lübnan deniz sınırları arasında kalan 860 kilometrekarelik 3 blok nedeniyle de iki ülke arasındaki anlaşmazlık devam ediyor.
Lübnan hükümeti, 4. blokta arama faaliyetlerini başlatmayı planlıyordu ancak 17 Ekim’de ekonomik kriz ve ardı arkası kesilmeyen vergilere karşı halkın sokağı dökülmesi sonucu önceki ay istifa etmek zorunda kaldı. Öte yandan, Beyrut yönetimi, bu yıl nisanda 1,2,5,8, 10’uncu bloklar için son teklif verme tarihini 31 Ocak 2020 olarak belirlendi.
İsrail’in Hedefi Ne ?
Dünyanın en önemli gaz ihracatçısı ülkeleri arasında yer almayı isteyen İsrail, rezervlerini üretime açarak iç tüketime katkı sağlamaya öncelik veriyor.
Bölgesel ticaret ağı oluşturarak yeni pazarlara açılmayı hedefleyen İsrail, Tamar sahasındaki gazı ABD’li bir şirket üzerinden Ürdün’e satmaya başladı. Mısır’ın Dolphin enerji şirketiyle de 15 milyar dolarlık anlaşma sağlayan İsrail, 65 milyar metreküp gazın Mısır’a satılmasını garantiledi.
Öte yandan, Avrupa’ya açılmayı da düşünen Tel Aviv yönetimi, GKRY ile East-Med Boru Hattı Projesi’ni hayata geçirmek istiyor. Projede, İsrail ve GKRY’nin ürettiği doğal gazın deniz altından boru hatlarıyla Yunanistan’a ve buradan Avrupa’ya iletilmesi öngörülüyor. Rus gazına bağımlılığını azaltmak isteyen ve enerji güvenliğini en önemli gündem maddesi haline getiren Avrupa da projeye finansal destek veriyor.
Tüm bu denklemde İsrail, Beyrut yönetimini oyun dışı bırakıyor, Lübnan’ın ithalat ve ihracat pazarlarının önüne set çekiyor. Lübnanlı yetkililer, İsrail’in deniz sınırı anlaşmazlığındaki asıl amacının Lübnan’ın petrol ve doğal gaz rezervlerini ele geçirmek olduğunu düşünüyor.
Lübnan basını, İsrail açıklarında aylardır çalışmalar yürüten Yunanistan’a ait Panama bandıralı “Med Surveyor” gemisinin 2019’da iki ülke arasındaki tartışmalı deniz sahasını geçerek Lübnan karasularında arama yaptığına dikkat çekti.
İsrail için Akdeniz’de çalışmalarda bulunan Panama bandrollü geminin, Lübnan karasularında 7 -18 dakika boyunca kaldığı tespit edildi. İki ülke arasındaki kara ve deniz sınırlarını, gerginliklere karşı korumakla görevli Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Görev Gücü (UNIFIL) ise olayı görmezden geldi.
Tel Aviv’in iki ülke arasındaki tartışmalı deniz sahasında bulunan gaz ve petrol hacmiyle ilgili veri topladığı öne sürülürken, Lübnan’ın ise buna karşı vakit kaybetmeden Birleşmiş Milletler’e (BM) başvurması gerektiğine işaret edildi.
Basındaki haberlerde İsrail’in, Lübnan’daki siyasi ve ekonomik krizi fırsat bilip ülkenin Akdeniz’deki gaz ve petrol kaynaklarına göz diktiği iddia edildi. Haberlerde İsrail’in, on yıllardan beri sürekli olarak siyasi iç çekişmelerle zaman kaybeden Lübnan’ı istikrarsızlaştırma ve zenginliklerine el koymaya dönük fırsatçılık yaptığı ifade edildi.
Lübnan İçin Uygun Seçenek Türkiye Mi ?
Suriye’de süregelen savaş, bölgedeki çatışmalar ve Lübnan’da yaşanan istikrarsızlığa rağmen Beyrut yönetimi, doğal gazda iç talebi karşıladıktan sonra fazlasını dünya pazarlarına satmayı hedefliyor. Bu kapsamda Lübnan için masada dört seçenek bulunuyor. Birincisi, hali hazırda mevcut olan Arap Doğal Gaz Boru Hattı’nı tekrar aktive ederek Suriye, Mısır ve Ürdün’e gaz ihraç etmek.
İkinci seçenek ise Lübnan’ın 1990’dan beri hayata geçirmek istediği LNG (Sıvılaştırılmış Doğal Gaz) ve yüzer LNG terminalleri.Yüksek kurulum ve teçhizat maliyeti dolayısıyla ertelenen projeler ülkenin içinden çıkamadığı siyasi kördüğüm sebebiyle bu projeler de ertelenmişti.
Üçüncü seçenek, Lübnan kıyılarından East-Med hattına bağlanacak yeni bir denizaltı boru hattıyla gazın, GKRY ve Yunanistan üzerinden Avrupa’ya ulaştırılması hedefleniyor.
Ayrıca Avrupa Birliği’nin de desteklediği projenin öngörülen güzergahı Türkiye’nin deniz sahalarından geçiyor. Sonuç olarak aktörlerin Türkiye’yi de hesaba katarak hareket etmesi gerekiyor. Bu nedenle Lübnan gazı için dördüncü ve en uygun seçeneğin Türkiye olduğu belirtiliyor.
Yararlanılan Kaynaklar
- Faustmann H., Gürel A., Reichberg G.M. (2012). Kıbrıs Açık Denizindeki Hidrokarbonlar, Peace Research Institute Oslo (PRIO) Raporu: 39-43.
- https://www.gundemkibris.com/turkiye/dogu-akdeniz-de-lubnan-israil-anlasmazligi-turkiye-ye-h279328.html
- https://www.gundemkibris.com/turkiye/dogu-akdeniz-de-lubnan-israil-anlasmazligi-turkiye-ye-h279328.html
- https://tr.sputniknews.com/dogu_akdeniz/202002241041469383-lubnandan-petrol-ve-dogalgaz-hamlesi/