Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Girit modeli benzetmesi üzerine S-400 hava savunma sistemleri hakkında, ”Sürekli kullanacağız diye bir şey yok. Tehdit durumuna göre kullanımına karar veririz.” şeklinde açıklama yapmıştı.
Bloomberg’e konuşan 2 Türk Yetkili, “ABD yapımı silah sistemlerimiz için gelecekte yedek parça temini ve ekonomik hasarı önlemek için S-400 konusunda tavizler vermeye hazırız.” ifadelerini kullandı. Bloomberg’de, Washington’un YPG/PKK’ya verdiği desteği geri çekmesi halinde, Ankara’nın “S-400 konusunda taviz vermeye hazır olduğu” iddia edildi.
VOA’ya konuşan ABD Dışişleri Bakanlığı’nın bir yetkilisi ise, “Rus S-400 silahları NATO ekipmanıyla uyumlu değil, NATO teknolojilerinin güvenliğini tehdit ediyor ve Türkiye’nin NATO müttefiki olarak taşıdığı yükümlülüklerle de tutarsız. Rusya’yla bu ciddi boyuttaki ticari işlem, ABD yasaları altında CAATSA yaptırımlarını harekete geçirdi. Türkiye’yi (S-400) sistemi elinde bulundurmamaya çağırıyoruz” dedi.
E. Kurmay Albay Ünal Atabay, konuya ilişkin Doğu Akdeniz Politik’e açıklamalarda bulundu. Ünal Atabay, “S-400 Pazarlık Meselesi Olmaktan Çıkarılmalıdır“ dedi. Atabay’ın dikkat çeken açıklamaları şu şekilde;
”Adım Adım Sahada Tertiplenmek Esastır”
Öncelikle şunu ifade etmek isterim, tüm birlikler ve silah sistemleri ki buna S-400’de dahildir, muhtemel bir tehditin gösterebileceği gelişme ve ona karşı angaje olma ihtiyacına göre ilgili yerlere konuşlandırılır, intikal ettirilir ve faal hale getirilirler. Diğer bir ifadeyle, bir birliğin silah sisteminin hazırlık süresi tırmanan bir krizin aşamasına, hızına, muhasamatın başlama riskine göre aşama aşama belirlenir.
Tüm birlikleri ve silah sistemlerini sükunet döneminde devamlı sahada hazır halde tutamazsınız. Anlamı da yoktur. Aynı durum S 400 için de geçerlidir. Çünkü füzelerin depolama sühunetinden tutunuzda, kullanışlı halde depolanmasına kadar bir çok parametre sizi zorunlu kılar. Yaşadığımız dönem içerisinde ve yakın vadede doğrudan şimdilik bir tehdit görünmüyorsa, muhtemel senaryoya göre barış kışlasında hazırlık süresi belirlenir ve sistem gelişmelere göre devreye alınır. Zaten bu sistem tek başına tüm yurt sathını gözetleyecek her noktada önleme yapacak bir yeteneğe de sahip değildir, ihtiyaç yeri ve zamanı gelişen tehdite göre belirlenir.
Öte yandan Girit modeli olarak ifade edilen yöntem; kullanım tarzı itibariyle yeni bir şey de değildir, zaten saha gerçeğinde bir çok silah sistemi için öteden beri var olan ve uygulanan bir düzendir. Yani barış düzeninin bir kullanım usulüdür. Diğer silah sistemlerinde olduğu gibi S-400’ler içinde elbette kullanılabilir. Burada temel metod şudur; komşuları, yakın çevreyi, dünyayı iyi takip ederek, nabzı tutarak, istihbaratınızla gelişmeleri, riskleri, yaklaşan tehditi görerek adım adım sahada tertiplenmek esastır.
”Egemenlik Hakkımızı Paylaşmak Zorunda Değiliz”
S-400’ü de bu gelişmeler ışığında kullanıma hazır hale getirme ihtiyacını bu vb. parametreler belirler. Yani, S-400’de aynı bu konsept çerçevesinde hazırlık süresine uygun olarak sahada yerini alır. Bir diğer ifadeyle, Girit modeli yaklaşımı zaten sahanın ve konseptin ruhunda var olan bir konudur, bunu Girit modeli olarak yeni bir yöntem gibi kabuller, tereddüt yaratabilir tartışmalara sebep olabilir.
Bununla birlikte adına ne dersek diyelim, S-400 için tüm bu kullanım konsepti, olası tehditin Türkiye’nin kendi tercihine göre olmalıdır, bir pazarlık meselesi olmaktan çıkarılmalıdır. Her ne kadar Girit modeli olarak ifade edilse de, bunu muhataplarımıza anlatmak ve inandırmak gibi masada bir müzakere konusu yapmak zorunluluğumuz yoktur. Ayrıca, bu anlamda egemenlik hakkımızı paylaşmak zorunda da değiliz.