2 Mart’a kadar kuzey Ege’de bilimsel ve teknik araştırmalarını yapacak TCG Çeşme Gemisi’ne, Yunanistan’a bağlı savaş uçakları tarafından taciz edildi.
Yunanistan Hava Kuvvetlerine bağlı 4 F-16 uçağı Limni Adası batısında TCG Çeşme’ye yaklaştı. Savaş uçaklarından biri TCG Çeşme’ye 2 deniz mili mesafede bir chaff fişeği atarak tacizde bulundu.
Konuya ilişkin olarak E. Tümamiral Dr. Deniz Kutluk, Doğu Akdeniz Politik’e dikkat çeken açıklamalarda bulundu.
E. Tümamiral Dr. Deniz Kutluk’un açıklamaları şu şekildedir:
“Yunanistan Ucuz Kahramanlık Peşinde”
Yunanistan ucuz kahramanlık peşinde 4 F-16’sı ile donanmamızın silahsız bilimsel araştırma gemisi TCG Çeşme’yi iki miline kadar sokulup taciz etmiş olduğu bugün 15:00’da haberlere düştü ki olayın dün olduğu açıklandı. Bu bir uluslararası hakkın Yunanlılarca gasp edilmeye çalışılması olarak anlaşılmalıdır. Çünkü, Ege açık denizleri sadece kıyıdaşlarının değil her devletin bilimsel araştırmalarına açık tutulmak zorundadır. Demek ki Ege Yunan’ın kaprisli uygulamalarına terk edilemeyecek kadar önemlidir ve Ege Karasularının genişletilmesi ile ilgili Türkiye politikası yerden göğe kadar haklıdır.
Hatırlanacağı gibi bu politika Lozan ile sağlanmış dengenin Ege’de tatbikini öngörür ve Yunan genişlemeciliğinin önüne hukuki, siyasi ve askeri tedbirlerle karşı konulmasını içermektedir. Yunanistan TCG Çeşme hidrografi gemisinin araştırmalarını engellemeye çalışıp muvaffak da olamamış iken Kas-Aralık 2020’de Yunan NAFTILOS gemisi ile Batı Midilli ve Kuzey Sisam’da; Yunan araştırma gemisi AEGAEO ile 2-3 Şubat 2021’de Girit kuzeyinde ve Yunan Ivory araştırma gemisi ile 18 Şubat 2021’de yine Girit Kuzey batısında, Türkiye’nin müdahalesi olmaksızın deniz bilimsel çalışmalarını yapmış, hidrografik verilerini toplamış idi.
Esasen bu veriler genellikle harita yapımında kullanılmakta, tuzluluk, akıntı ve deniz sıcaklığının değişik derinliklerde tespitini içermekte ve Uluslararası Hidrografi Ofisi (IHO) ile de dünya denizcilerinin istifadesi için paylaşılmaktadır. Demek ki Türkiye’nin deniz bilimsel çalışmalarına askeri gücü ile engel olmaya çabalayan Yunanistan’ın aslında diğer denizcilerin çıkarlarını da korumak gibi bir kaygısı olmadığı ortaya çıkmaktadır.
Yine bir diğer anlaşılması gereken husus 25 Ocak 2021’de beş yıl aradan sonra tekrar Ankara’da başlatılan Türk-Yunan istikşafi/keşfedici görüşmelerinden Yunan tarafının bir yarar elde etmediğidir. Keza NATO’nun Genel Sekreter Yardımcısı öncülüğünde Eylül 2020’de başlatılan ve bugüne kadar 10 defa tekrarlanmış olan denizde istenmeyen askeri sürtüşmelere yol açılmasını engelleyici (deconflicting) görüşmeler de Yunan tarafında pek anlam ifade etmemiştir.
“Türkiye’nin Elinde Paha Biçilemez Fırsatlar Var”
İki tarafın askeri heyetleri arasında süregelen Güven Artırıcı Önlemler görüşmeleri (GAÖ) de bu yaşanan F-16 tacizi dikkate alındığında artık sürdürülmemelidir. Çünkü, anlamını yitirmişlerdir. Hatta hala yürürlükte olan 1988 Populias-Yılmaz anlaşması ki bir anlamda o da GAÖ olarak kabul edilmektedir artık uygulanmamalıdır. Bütün bunların Ege odaklı gerginliklerin Yunanistan iç siyasetinde Ankara’ya karşı (ne kadar ucuz yollu olursa olsun) gerginliğin ‘iş yapıyor’ olmasında izahı bulunabilir. Başka türlü ne askeri ne hukuki ne de güvenlik perspektifinde anlamı aranmamalıdır. Aransa da doğru bir cevap çıkmayacaktır.
Ege ve Akdeniz’de Türkiye’nin izleyeceği politikanın da bu gibi Yunan tacizlerine tepki veren konumdan çıkartılması zamanıdır. Bunlar reaktif yaklaşımlar olarak kabul edilmeli ve Yunanlıların reaktif konuma girmelerine yol açacak proaktif politikalara geçilmelidir. Bu konuda Türkiye’nin elinde paha biçilmez fırsatlar olduğu tartışmasızdır.
“Türkiye Yeni Bir Politik Yol Haritasını Benimsemeli ve Uygulamalıdır“
Ege’de egemenlikleri anlaşmalarla Yunanistan’a devredilmemiş 152 ada/adacık meselesinin gündeme taşınması ve Yunan uygulamalarının durdurulması; silahsızlandırılmış statüye yasa dışı olarak dönüştürülmüş Yunanistan’a Lozan’da şartlı egemenlik devri yapılmış 16 adanın ya statüsünün normalleştirilmesi ya da egemenliklerinin iadesi, Meis doğu ve batısındaki adaların (Fener ve Karaada) iadesi, Ege’de Lozan dengesinin yeniden oluşumu ve benzeri adımlarla Türkiye yeni bir politik yol haritasını benimsemeli ve uygulamalıdır.
Tabii ki bu arada Yunan propaganda makinasının işlevselliğinin de engellenmesi gereklidir. Bu anlamda NATO’da Yunan F-16 tacizinin bu hafta çarşamba günü yapılacak NATO Konseyi toplantısına taşınması ve Askeri Komite Başkanından izahat istenmesi de ilk adım olmalıdır. Akdeniz için de benzeri adımlara gerek olacaktır. Türkiye her anlamda kendisi ile Yunanistan’ın baş başa çözeceği sorunlara üçüncü tarafların müdahalesini engelleyici bir yaklaşımı da benimsemelidir.
Bu en azından Yunanistan’ın sorunlarını ABD/AB/Doğu Akdeniz gaz-petrol forumu vb. platformlara taşıyarak onların yükünden kurtulama hissini ortadan kaldıracak ve rasyonel düşünmeye geri döndürecektir. Kaldı ki şartları olgunlaşmış ve sağlam zeminde geliştirilmiş Türkiye’nin Akdeniz ve Ege’de izleyeceği yol haritası, uluslararası hukukun sağladığı yasal çerçevede gayet kendinden emin olarak uygulanabilir.