Geçtiğimiz günlerde, “Görünmez olduğu” ve “Doğu Akdeniz’deki tüm faaliyetleri tespit edilmeden izlediği” öne sürülen Yunan denizaltılarının, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı unsurlarınca takip edildiği ortaya çıktı. Yunan iç kamuoyunda algı oluşturmaya yönelik yayımlanan haberlerde, “Type-214 denizaltılarının görünmez nitelikte olduğu, Türk Silahlı Kuvvetlerinin deniz karakol uçakları ve helikopterlerinin bu denizaltıları tespit edemediği” ileri sürülmüştü.
E. Tümamiral Cem Gürdeniz, dün akşam katıldığı bir canlı yayın programında Yunanistan’ın hayalet denizaltı iddialarını değerlendirdi. Gürdeniz, “Türkiye, 7/24 İHA’lar ile Yunanistan’ın bütün faaliyetlerini takip etmektedir. Yunanistan’ın denizaltılarının ‘hayalet, görünmez’ gibi çok iddialı söylemlerinin, iddialarının içinin boş olduğunu Türkiye ispat etmiştir.” dedi. Cem Gürdeniz’in dikkat çeken açıklamalarını derledik.
“Bunlar Nükleer Denizaltı Değildir.”
Milli Savunma Bakanlığı tarafından Yunanistan’ın Yunan Denizaltıları görünmez, Türk Deniz Kuvvetleri bunları tespit edemiyor iddialarını yalanlamıştır. Türkiye, 7/24 İHA’lar ile Yunanistan’ın bütün faaliyetlerini takip etmektedir. Yunanistan’ın denizaltılarının hayalet, görünmez gibi çok iddialı söylemlerinin, iddialarının içinin boş olduğunu Türkiye ispat etmiştir.
Bu konularda büyük laflar etmemek gerekmektedir. Bunlar nükleer denizaltı değildir. Nükleer denizaltı olsa Yunanistan bu iddiaları söylese tamam dersiniz çünkü nükleer denizaltı gıdasını aldığı sürece suyun altında kalabilir ve görünmezliğini tespit etmeniz zor olur.
Burada konvansiyonel bir denizaltıdan bahsediyoruz. Bunların havadan bağımsız olmalarına rağmen yine de belli bir süre sonra SAT’a yaklaşma, şnorkel yapma, limanına dönme, ikmal yapma gibi sorumlulukları ve teknik kısıtlamaları vardır. Bu nedenle Türk deniz kuvvetleri, bu denizaltıları limanlarından ayrıldığı an itibaren gayet net bir şekilde takip ediyor. Görüntü elde ediliyor ve bu büyük bir başarıdır.
Bu durum, Türkiye’nin İHA’ları konusundaki geldiği noktayı da göstermektedir. Çünkü şnorkelde deniz seviyesinin altında olan kısımdaki denizaltlarını bile görebilmişlerdir. Türkiye’nin milli olarak geliştirdiği İHA’nın denizdeki kullanımının yarattığı bir sonuçtur. Başarılı bir aşamadır.
“Kriz AB Tarafından Uluslararasılaştırıldı”
Türkiye ile Yunanistan arasında çözülmesi gereken bir krizin AB tarafından uluslararasılaştırıldığını ve Türkiye’ye bu hegemonya’nın el değiştirme döneminin içinde büyük bir baskı uygulama aracı olduğunu görüyoruz.
1975-1976 yıllarında Türkiye ve Yunanistan arasında Ege’de çok ciddi kıta sahanlığı sorunu yaşanmıştır. İki ülke savaşın eşiğine gelmiştir. Fakat bu tarihlerde NATO olayı şuanki aşamaya getirmedi. Yunanistan AB üyesi değildi ama sorun da uluslararasılaşmamıştı. İki ülke BM’e gitti ve BMGK olayı Uluslararası Adalet Divanı’na gönderdi. Adalet Divanı bunun siyasi bir olay olduğunu söyleyerek aralarında çözme kararını verdi. Bern Mutabakatı ile Kasım 1976’da bir denge sağlanmıştı.
Şimdi ise Türkiye her şeyi hukuka uygun olarak yapmıştır. Kıta Sahanlığı’nın koordinatlarını 2019’da resmen BM’e göndermiştir, BM Libya Anlaşmasını kabul etmiştir ve kaydı onaylamıştır.
Türkiye kendi olması gerektiği alanda Yunanistan ile çatışma olmasa bile Türkiye 26. boylama kadar bile gitmiyor. Türkiye, 26. Boylama dayansa sınırımızın geçtiği alandır. Fakat Türkiye kibarlık edip 28’e kadar gittiği halde Yunanistan buna bile tahammül edemiyor ve birkaç ülke ile saldırıyorlar. Bu gruba AB dışında ABD’de eklenebilir.
“Bu Bir Maratondur”
Süreç devam edecektir. Türkiye buradan çekilmeyecektir. Kurtuluş Savaşı’nda Misakı Milli sınırlarımızda Türkiye’ye baskı yapılıp, Ankara Hükümeti’ne ‘çok ileri gittiniz Yunanlılar Sakarya’nın batısında kalacak bunu kabul edin’ der gibi bir şeydir bu.
Yunanistan, Türkiye’nin denizdeki misakı millisinden resmen tehditler ile güç kullanma tehditi dahil buradan vazgeçin diyor. Şu demektir ki; ‘150 bin km2’den vazgeçin burası Yunanistan’a ve GKRY’ne verilecektir’ bunu kabul etmek mümkün değildir.
Bu yüzden bu süreç devam edecektir. NAVTEX konuşulacak, AB’nin tehditleri konuşulacaktır, Oruç Reis, Barbaros ya da diğer gemilerin gelmesi çıkması konuşulacaktır. Süreç kolay sonuçlanabilecek bir şey değildir. Bu bir maratondur. Gelecek kuşaklar bugünün hesabını sorarlar. Türkiye haklarından vazgeçemez.