Tarih boyunca Ortadoğu’nun en işlek ticaret yollarından birinde bulunan Lübnan, küresel aktörlerin güç çatışmalarının her zaman merkezinde yer aldı. İsrail’in 1948 yılında Filistin’de bir devlet olarak kurulmasıyla ve özellikle İsrail’e komşu olan Lübnan’da siyasi sorunlar katlanarak büyümeye başladı. Bunun yanında ülkeye yapılan dış müdahaleler Lübnan’da problemleri ağırlaştırdı ve iç çekişmelere sebep oldu.
Türkiye-Lübnan ilişkilerinde ise son on yılda büyük gelişme göstermiştir. Lübnan’daki taraflar arasında 2008 yılında varılan Doha Mutabakatı’nın ardından sona eren siyasi krizin çözümünde Türkiye’nin oynadığı yapıcı rol, Lübnan kamuoyu ve makamları nezdinde olumlu bir etki yaratmıştı. 2009 yılında iki ülke arasında sağlık, tarım, askerî iş birliği, ulaştırma ve eğitim gibi konuları kapsayan bir dizi anlaşma imzalanmış; bu dönemden itibaren iki ülke arasındaki vize uygulaması karşılıklı olarak kaldırılmıştı.
2010 yılında Türkiye, Suriye, Ürdün ve Lübnan arasında Yüksek Düzeyli Dörtlü İşbirliği Konseyi (YDDİK) kurulmuş, dört ülke ticaret, ulaştırma, enerji, kültür ve turizm olmak üzere dört ana sektörde ekonomik entegrasyon faaliyeti yürütme kararı almıştı. T.C. Dışişleri Bakanı “Ticaretin Türkiye tarafından, enerjinin Suriye, ulaştırmanın Ürdün, turizmin de Lübnan tarafından koordine edilmesi kararı” alındığını belirtmiş, fakat 2011’de Suriye’de patlak veren iç savaştan sonra iki ülke ilişkileri kesintiye uğramıştır.
Türkiye Lübnan ilişkilerinde 2012’den bu yana durağanlaşma başladı. Türkiye, Suriye dışında Lübnan’la bağımsız bir bağ kurmak istese de ülke içinde Hizbullah ve Emel örgütü gibi güçlü yapıların İran ve Suriye yanında yer alması Türkiye’nin işini güçleştirmektedir.
Lübnan-İsrail Deniz Sınırı Anlaşmazlığı
GKRY Parlamentosu, GKRY-Lübnan MEB sınırlandırma anlaşması imzalandıktan sonra 26 Ocak 2007 tarihinde bir yasa kabul ederek Kıbrıs Adası’nın güneyinde, Mısır ve Lübnan ile çizdiği sınırların içerisinde 13 adet petrol arama ruhsat sahası ilan etmiştir. 1983’da karasularını 12 mil olarak ilan eden Lübnan, GKRY ile 2007’de imzaladığı sınırlandırma anlaşmasıyla KKTC’yi yok sayan bu hukuksuz girişime destek veriyor.
Lübnan’’ın MEB alanları, İsrail MEB alanlarıyla 9 km’lik bir bölgede çakışıyor. Lübnan MEB’inde yer alan ve arama faaliyetlerine açılan sahalardan İsrail ile anlaşmazlık yaşanıyor. Bu nedenle, MEB alanlarının çakıştığını iddia eden İsrail tarafından bu iznin tanınmadığı ilan edildi. Lübnan söz konusu bölgenin 1949’daki BM kayıtları uyarınca kendisine ait olduğunu iddia ediyor. İsrail de kendi sahasına girdiğini.
Taraflar karşılıklı olarak sorunu BM’ye taşıdı, ancak ufukta bir çözüm görülmüyor. Doğu Akdeniz’deki enerji kaynağı keşifleri, iki ülkeyi daha sık karşı karşıya getiriyor. Son olarak Aralık 2017’de BM himayesinde taraflar yeninden bir araya geldi, ancak çözüm bulunabilmiş değil.
Yunanistan,GKRY ikilisi söz konusu krizin aşılmasına yönelik üçlü bir mekanizma yaratılması yönünde siyasi girişimlerde bulunmuş ve GKRY-Yunanistan-Lübnan arasındaki üçlü toplantıların ilki,10 Nisan 2019’da, Beyrut’ta gerçekleştirilmiştir. Toplantının amacı, turizm,eğitim,ticaret ve enerji alanlarında taraflar arasında işbirliğini geliştirmek için temel oluşturmak olduğu belirtilmiştir.
Lübnan’dan Akdeniz’de Gaz Arama Hamlesi
Lübnan, Akdeniz’de doğal gaz arama yarışına katılan ülkeler arasında yerini almak üzere harekete geçti. Ancak Lübnan’ın Suriye ve İsrail’le, karasuları sınırı sorunu dahil, birçok engeli ortadan kaldırması gerekiyor. İran ile Suriye arasında 2011 yılında doğalgaz boru hattı anlaşması söz konusu edildi.
Bu projeye “Şii Boru Hattı” adını verenler de oldu. Doğu Akdeniz’den Avrupa’ya gidecek doğalgaz ve petrol boru hattı projesi, İran-Irak-Suriye-Lübnan üzerinden işleyecek bir hat. Bu hat 2011’de Suriye’de savaş çıkınca gündemden düştü. Hizbullah’ın etkin olduğu parlamento ve Lübnan hükümeti sebebiyle, İsrail’in çıkarına bir hat anlaşması yapılamadı. Lübnan kilit bir ülke haline geldi.
Lübnan 2013 yılında kendi karasuları içinde gaz aranması için çalışmalara başladı. Petrol ve gaz zengini olmayan Lübnan, bu dönemde ilk kez bu alanlarla ilgili arama, ruhsatlandırma, vergilendirme gibi konularda kanunlar hazırladı. 2017 yılında çalışmalara başlayan Lübnan, karasularındaki 10 parselden ikisi için 2018’de Fransız TOTAL,İtalyan ENI ve Rus Novatek şirketlerinin oluşturduğu konsorsiyum ile sözleşme imzaladı. 2020 yılında 5 parselin daha (1, 2, 5, 8, 10) ruhsatlanması için çalışmaların başladığı bildirildi.
Lübnan Akdeniz için çok önemli bir konuma sahip ve küresel güçler burada yeni avantajlar elde etme yarışında. Bu bağlamda Çin ve Rusya liman projesiyle ilgileniyorlar. Fransa da liman konusuyla ilgili olmakla birlikte, ekonomik göstergeleri olumsuz yönde seyrettiğinden, Almanya ile ortak bir proje peşinde.
İngiltere ve ABD ise güvenlik ve enerji çıkarlarını öne çıkarıyorlar. Çin “Tek Kuşak Tek Yol” projesinin deniz ağı bağlamında Beyrut limanına talip oldu. Lübnan’ın 2018’de Rusya’yı liman için davet etmesinden sonra İngilizler uyandı. İngiliz Dışişleri Bakanı Lübnan’a giderek “İngiltere’nin güvenliği Lübnan’dan başlar” dedi.
Lübnan’ın bundan sonra kiminle anlaşma yapacağı önem arz ediyor. Fransa’nın Doğu Akdeniz ve Libya’daki hesabını Türkiye bozdu. Bu yüzden Emmanuel Macron her fırsatta Türkiye’yi hedef alan beyanatlar veriyor. Öte yandan Çin, Hayfa limanı konusunda İsrail’le anlaşmıştı.
ABD buna tepki gösterdi; anlaşmanın mimarı olan İsrail’deki Çin büyükelçisi esrarengiz bir şekilde öldü. Çin’in Hayfa projesi raftaki yerini aldı. Çin bu yüzden Beyrut limanını işletmek üzere bir anlaşma yapmaya daha fazla önem vermeye başlamıştı.
Doğu Akdeniz Gaz Forumu ve Lübnan
2019 Temmuz ayında İsrail, Mısır, GKRY, Yunanistan, Ürdün, İtalya ve Filistin Yönetimi’nin oluşturduğu 7 ülkenin katılımıyla kurulan Doğu Akdeniz Gaz Forumu’na Türkiye’nin yanı sıra Lübnan ve Suriye de davet edilmedi. Yunanistan aslında, Lübnan’ı da Foruma dahil etmeye çalışmış olsa da Lübnan’dan gelen “İsrail’in olduğu bir ittifaka katılmayız” açıklamasıyla eli boş dönmek zorunda kaldı.
Lübnan’ın Gaz Seçenekleri
Bölgedeki çatışmalar ve Lübnan’da yaşanan istikrarsızlığa rağmen Beyrut yönetimi, doğal gazda iç talebi karşıladıktan sonra fazlasını dünya pazarlarına satmayı hedefliyor. Bu kapsamda Lübnan için masada dört seçenek bulunuyor.
Arap Doğal Gaz Boru Hattı, LNG (Sıvılaştırılmış Doğal Gaz) ve yüzer LNG terminalleri, Lübnan kıyılarından East-Med hattına bağlanacak yeni bir denizaltı boru hattı. AB’nin de desteklediği projenin öngörülen güzergahı Türkiye’nin deniz sahalarından geçiyor. Bu nedenle Lübnan gazı için dördüncü ve en uygun seçeneğin Türkiye olduğu belirtiliyor.
Beyrut Limanı ‘nın Stratejik Önemi ve Patlama
Beyrut Limanı, jeostratejik konumu itibarıyla Ürdün, Suudi Arabistan, Irak ve diğer Körfez ülkelerinin Akdeniz ile bağlantısını sağlayan önemli limanların başında yer alıyor. Liman, doğu Akdeniz’in en önemli limanlarından biri ve Lübnan’ın adeta deniz yolu ile dünyaya açılan kapısı konumunda.
Lübnan’ın başkenti Beyrut korkunç bir patlamayla ağır bir yara alırken Yunanistan ve Mısır arasında deniz yetki alanlarının sınırlarını belirleyen bir anlaşmanın imzalandığı duyuruldu. İsrail bütün bu karışıklıkları fırsata dönüştürmek istercesine Batı Şeria ve Doğu Kudüs’ün tamamını kendi topraklarına katacak hamlelerle meşgul. İsrail’in işini kolaylaştıran bütün bu gerginliklerde üç tane bölge dışı ülkenin Doğu Akdeniz’i daha fazla kaosa sürükleyecek adımlar atmaktan geri durmadıkları görülüyor: Fransa, BAE ve Rusya.
Beyrut’taki patlamanın ardından, şehri ilk ziyaret eden yabancı lider olan Fransız Cumhurbaşkanı Macron’dur. Bu hızlı reaksiyonuyla Paris’in Doğu Akdeniz bölgesindeki ihtiraslı angajmanlarının da altını çizmiş oluyor. Fransa’nın bölge siyasetinin şekillenmesine müdahil olmaya devam edeceğini gösteriyor.
GKRY ve Yunanistan’ı Türkiye karşısında en fazla cesaretlendiren ülkenin de Fransa olduğu hatırlanırsa, Atina ile Kahire arasında imzalanan deniz yetki alanlarının sınırlandırılmasına dair sözde anlaşmada da Macron’un payının olduğu görülür. Bu meselede Macron’un AB liderliği konusunda yarıştığı Merkel’e göre tam bir yıkıcı rol oynadığını da not etmek gerekir.
Beyrut patlaması her şeyden çok Doğu Akdeniz’de varlık savaşı veren Türkiye açısından çok ciddi mesajlar içerdiği unutulmamalıdır. Son dönemde gelişmeye başlayan Lübnan ile ikili ilişkilerin nasıl etkileneceği çok önemlidir. Hangi güç odağı tezgâhlarsa tezgâhlasın Beyrut patlaması ile verilen mesajların oluşturduğu tehditleri ancak Türkiye bozacaktır. Türkiye’den başka bu mesajı çözebilecek ve cevabını verebilecek bölgede başka bir ülke de yoktur.
Türkiye’den Beyrut Limanı’na Yardım
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın Beyrut’taki patlamada yerle bir olan liman ile ilgili onarım faaliyetleri tamamlanana kadar depo hizmetleri ve gümrük izinleri için Mersin limanının kullanılabileceğini açıklamasının ardından gözler Mersin Uluslararası Limanı’na (MIP) çevrildi.Hem MlP’nin hem de Mersin Serbest Bölgesi Limanı’nın Beyrut Limanı’nın yüklerini karşılayacak kapasitede olduğunu belirtildi.
Mersin’in Doğu Akdeniz’in en önemli limanına sahiptir. Kapasitesi ve alt yapısı ile Türkiye’nin ve Doğu Akdeniz’in en etkin ve en modern limanıdır, bir hub limandır. Mersin limanı sadece Lübnan’a gidecek her türlü gıda ve tıbbi yardımın en etkin gideceği nokta değil, aynı zamanda Lübnan’ın bu süreçte büyük zarar gören lojistik ihtiyaçlarını da görecek, destek verecek bir noktadır.
Türkiye’nin Yapması Gereken Hamleler
Uzmanlar, Mısır, Lübnan ve İsrail ile bundan sonra geliştirilecek olan diplomatik ilişkilerin özellikle enerji konusunda Türkiye’yi daha güçlü kılacağını bu ülkelerin de Türkiye ile ilişkilerin geliştirilmesine sıcak bakabileceğini dile getirildi. Libya’daki gelişmeler paralelinde, herkes pozisyonunu yeniden değerlendirmeye çalışıyor. İsrail ile Türkiye arasında konuşulanlar dışında, ikinci ve üçüncü kanal görüşmeleri devam ediyor.
Libya’nın yanına Lübnan’ın, Israil’in katılması Türkiye’ye muazzam bir strateji sağlayacaktır. Lübnan’da 700-800 milyar metreküplük bir potansiyelden söz ediliyor. Öncelikle, taktik olarak belki Lübnan’la başlamamızda fayda var. Diğer ülkeler, orada bir tane kuyu delip ayrıldılar.
Türkiye’nin 2 sismik, 3 derin su sondaj gemimizin varlığı, işbirliği için büyük bir kozdur. Bu işbirliği, MEB’de müthiş bir avantaj sağlar. İsrail ve Mısır’la da dış politikadaki adımlarımızı karşılıklı, Türkiye’nin çıkarlarını zedelemeden, dengeli bir şekilde geliştirilirse, o tarafı da çevirebilmek muhtemeldir.
Türkiye-Lübnan Arasında Deniz Anlaşmasının Hukuken Mümkün Mü?
Türkiye öncelikli olarak Suriye ile MEB sınırını teyit ederek; buradan kazanacağı ivmeyle Lübnan-Suriye-KKTC-Türkiye arasında dörtlü bir ekonomik işbirliği çatısı altında Antakya-Gazimağusa-Lazkiye-Beyrut rotalı deniz ulaşım hattını ivedilikle tekrar hayata geçirmeli; KKTC ile ticari ilişkiler tesis edilmesi ve tanınmaya dönük somut adımlar atılmasını teşvik etmelidir. Suriye ve Lübnan havzalarından çıkacak gazın Türkiye-KKTC’nin sahalarındaki gazla birleştirilip bir nevi ‘ortak pazar’ yaratılması düşünülebilir.
Müstafi Tümamiral Doç. Dr. Tümamiral Cihat Yaycı bu konu nezdinde, “Türkiye’nin Mısır ve Lübnan ile de MEB antlaşması imzalaması kendi yararına olduğu gibi muhatap devletlerin de yararına olacaktır. Türkiye’nin çıkarına olduğu sürece Filistin ya da İsrail ile MEB yapılmalıdır. Türkiye Lübnan ile MEB anlaşmasına varabilir ve bu anlaşma bölgede deniz sınırlarının belirlenmesinde ciddi bir gelişme olacaktır. Kazananlar yine Lübnan ve Türkiye olacaktır.” açıklamasını yapmıştı.
Sonuç Olarak,
İç karışıklıklar ve kırılgan politik yapısı nedeniyle güçsüz durumda bulunan Lübnan, bölgede İsrail’in öne geçmesini önlemeye çalışırken kendi çıkarlarını da korumak için ihtilaflara rağmen diğer ülkelerle ortak hareket etmeye çalışıyor. Özellikle Lübnan’da istikrarın sağlanmasını birinci önceliği olarak gören Türkiye, ülkede ortaya çıkacak kargaşanın iki ülke çıkarlarına zarar vereceğini düşünerek gruplar arasında çıkan anlaşmazlıklarda arabulucu olmaya çalışmıştır.
Lübnan, enerji bağlamında Türkiye’yi seçenek olarak görmesi her iki ülkeyi avantajlı çıkaracaktır. Dış tehditlere karşı Türkiye ile andlaşma yapmak yararlı olacaktır. En somut örneği olarak da Beyrut patlamasında Türkiye’nin yardımları Lübnan ile ilişkileri geliştirmek için bir adım teşkil etmiştir. Andlaşma dahilinde iki ülke de karlı çıkması muhtemeldir.
Yararlanılan Kaynaklar
- Cihat Yaycı, Doğu Akdeniz’in Paylaşım Mücadelesi ve Türkiye , s.74, 119, 165-168
- Zeliḣa Sağlam, TÜRK DIŞ POLİTİKASINDA LÜBNAN, İNSAMER(İnsani ve Sosyal Araştırmalar Merkezi),Araştırma 07
- https://www.aa.com.tr/tr/analiz/beyrut-limaniyla-birlikte-lubnandaki-fransiz-manda-duzeni-yikildi/1940348
- https://www.amerikaninsesi.com/a/lubnan-dan-akdeniz-de-gaz-arama-hamles/4941170.html
- http://tudav.org/calismalar/deniz-alanlari/munhasir-ekonomik-bolge/dogu-akdeniz-serhat-h-baseren/
- https://www.yenisafak.com/dunya/dogu-akdenizdeki-dengeler-icin-kritik-ulke-lubnan-turkiye-kendi-saflarina-cekmeli-3518682