Yunanistan’ın amacı; Girit, Kaşot, Kerpe, Rodos ve Meis hattı bazında ortay hat temelli bir sınırlandırma yapmaktır (Yaycı, 2012: 19). Yunanistan, bu hedefini Mısır ile Güney Kıbrıs Rum Yönetimi arasında yapılan sınırlandırma andlaşması (Sea Bulletin, 2003: 45-47) sonrasında Türkiye’nin verdiği notaya (Sea Bulletin, 2004: 127) karşılık olarak verdiği notada (Sea Bulletin, 2005: 129) da dile getirmiştir.
Yunanistan vermiş olduğu notada, en uçta bulunan Meis adasına ve diğer adalara koşulsuz tam kıta sahanlığı verilmesi gerektiğini ve Anadolu anakarası ile en uç ada arasındaki ortay hatta göre sınırlandırma yapılmasını talep etmektedir. Bu iddiaların gerek UAD kararları, gerekse uluslararası hukuk kaideleri ile bağdaşır yanı bulunmamaktadır. 1982 BMDHS’nde bölgeye kıyısı bulanan ülkelerin, diğerleri üzerinde bölgedeki haklarını sınırlandırma yetkisinin olmayacağı belirtilmiştir.
Türkiye, Doğu Akdeniz’de en uzun ana kara kıyı şeridine (1792 km) sahip ülkedir. Anadolu’ya 2 km, Yunanistan ana karasına 580 km uzaklıkta olan Meis Adası’nın, 40 bin km genişliğinde deniz yetki alanı ortaya çıkardığı iddiası, hakkaniyet ilkesine ve uluslararası hukuk ve hukuki içtihatlara aykırıdır. Türkiye’nin, Doğu Akdeniz’deki tezlerini destekleyen UAD ve Uluslararası Tahkim Kararlarını aşağıda inceleyeceğiz.
Kuzey Denizi Davası (1969)
Hollanda ve Danimarka’nın eşit uzaklık yöntemini savunduğu davada Almanya bu yöntemin anlaşmazlığa dair çözüm sunamadığı gerekçesiyle anlaşmazlığın hakkaniyet ilkesinin uygulanmasıyla çözülmesi gerektiğini ileri sürmüştür. Almanya’nın haklı bulunduğu mahkeme kararı sonucu Almanya, Hollanda ve Danimarka’dan daha fazla deniz yetki alanına sahip olmuştur.
İngiltere-Fransa Davası (1977)
Fransa’nın Manş Denizi bölgesi ile Atlantik bölgesine dair iddialarını savunduğu davada Birleşik Krallık ise sınırlandırma için eşit uzaklık yönteminin kullanılması gerektiğini savunmuştur. Dava sonucunda alınan kararlardan birinde de ortay hattın ters tarafında kalan Birleşik Krallığa ait adalar sınırlandırma sonucunda sadece karasuları genişliğinde kıta sahanlığına sahip olabildi.
Libya-Tunus Davası (1982)
Her iki devletin de doğal uzantı metodunun uygulanması gerektiğini savunduğu davada Libya kara kütlesinin temel alınması gerektiğini, Tunus ise kıyının temel alınması gerektiğini iddia etti. Mahkeme kararı sonucunda Tunus’a ait olan adalardan Libya’ya yakın olan Cerbe adasına hiç etki vermezken Tunus kıyılarına yakın olan Kerkennah adasına ise yarım etki verilmiştir.
Libya-Malta Davası (1985)
Libya — Malta uyuşmazlığının temeli kıta sahanlığı olmasına rağmen MEB’in kıta sahanlığıyla 200 mil dahilinde çakışması nedeniyle, MEB kavramı kıta sahanlığı sınırlandırmasını doğrudan etkileyen bir duruma gelmiştir.
Divan bu davada, hakkaniyet ve nısfete uygunluğa göre kararını oluşturduğunu vurguladıktan sonra, 200 milden dar olan kıta sahan-lığında fiziksel anlamdaki doğal uzantının bir ölçüt olamayacağı kanısını belirtmiştir. Sonuçta, tarafların kıyı uzunlukları arasındaki oranı da dikkate alarak Malta ve Libya arasındaki sınırı tespit etmiştir.
Kanada-Fransa Davası (1992)
Mahkeme kararında devletlerin anakarasının bir parçası olan deniz yetki alanlarının diğer devletlerin deniz alanları tarafından kesilmesinin hakkaniyet ilkesine aykırı olduğu vurgulanmıştır. Bu bağlamda mahkeme, Kanada kıyılarındaki deniz alanlarının kesilmesini önlemek için Kanada sahillerine yakın Fransız adalarına ana karalara tanınan deniz yetki alanları kadar yetki tanımamıştır.
Eritre-Yemen Davası (1999)
Eritre ve Yemen, Kızıldeniz’deki bazı adaların, adacıkların ve kayaların egemenliği konusundaki anlaşmazlık üzerine Uluslararası Adalet Divanı’na başvurdu. UAD kararında, söz konusu adaların sınırlamada karasularının genişliğinin ötesinde deniz bölgeleri oluşturamayacağına ve bu adaların iki devlet arasındaki eşit uzaklık çizgisinin çizilmesinde göz ardı edildiğine karar verdi.
Romanya-Ukrayna Davası (2009)
Romanya ve Ukrayna, iki devlet arasındaki deniz yetki alanlarının sınırlandırılmasına ilişkin anlaşmazlığı sona erdirmek için Uluslararası Adalet Divanı’na (UAD) başvurdu. UAD kararında Yılan adasının kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölge (MEB) sınırlandırılmasında karasularının genişliğinin ötesinde deniz bölgeleri oluşturamayacağına karar verdi.