Son yıllarda Türkiye dış politikasının önemli gündem maddelerinden birisi olan İsrail-Türkiye ilişkileri sıklıkla yaşanan krizlerin etkisiyle oldukça sorunlu dönemlerden geçmektedir.
Türkiye-İsrail İlişkileri’nin olumsuz bir görünüm kazanmasına yol açan en önemli etmenlerden biri, 2010’da İsrail’in Gazze’ye yönelik olarak uyguladığı ambargoyu protesto edebilmek amacıyla Gazze’ye doğru yola çıkarılan Mavi Marmara adlı gemiye İsrail tarafından düzenlenen operasyon neticesinde gemide bulunan Türk vatandaşlarının hayatını kaybetmesi, Türkiye-İsrail İlişkileri’nin tarihinin en kötü günlerini yaşamaya başlamıştır.
Bu saldırı sonrası İsrail’in Başbakan Netanyahu aracılığıyla özür dilemesi ve tazminat konusunda da anlaşmaya varıldığına dair haberler yayınlanması İlişkilerin, Arap ayaklanmaları sonrası görünümün yeniden işbirliğine eklemleneceğini gösteren bir faktör olarak değerlendirilmelidir.
Türkiye’nin, Arap ayaklanmaları esnasında iktidar değişimi yaşanan ve Müslüman Kardeşler’in iktidara geldiği Mısır ve tıpkı Türkiye gibi, Mısır ve Suriye’de muhalefete destek veren Katar ile yakınlaşması da İsrail ile olan ilişkilerini olumsuz yönde etkilemiştir. Ancak her iki ülke de bölgede kritik roller oynamaya devam etmekte, bu da İsrail-Türkiye işbirliği ve diyaloğu için yardımcı bir zemin yaratmayı gerekli kılmaktadır.
Akdeniz’deki Denklem
Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de hak sahibi olduğu bölgelerdeki arama ve sondaj çalışmaları hızla ilerlemektedir. Bölgede bulunan hidrokarbon kaynakları üzerinde Türkiye, Suriye, Mısır, Lübnan, Filistin, İsrail, KKTC ve GKRY hak sahibidir. Bölgedeki ilk geniş çaplı keşif 2009’da İsrail sularında bulunan ve Tamar olarak adlandırılan alanda gerçekleştirilmiştir. 2010’da yine İsrail MEB’inde yer alan Leviathan bölgesinde yaklaşık 600 milyar metreküp kapasiteye sahip bir doğal gaz sahası tespit edilmiştir.
GKRY, 2010 yılında daha önce Mısır ve Lübnan ile yaptığı MEB Anlaşmasını İsrail ile de yapmıştır. Dışişleri Bakanlığınca bir açıklama yapılmıştır: GKRY’nin Kıbrıs Adası’nı temsilen hareket etmesinin Kıbrıslı Türklerin Ada’daki çıkarlarının yok sayılması anlamına geldiği ve GKRY’nin bölge ülkeleri ile gerçekleştirdiği bu ve diğer anlaşmaların Türkiye tarafından tanınmadığını belirtmiştir.
2011 yılında sahalardan biri olan Afrodit 12. parselde arama çalışmaları başlamıştır. ABD menşeli Noble Energy isimli firma tarafından başlatılan bu çalışmalara, sonrasında Delek isimli İsrail şirketi de katılmıştır.
Boru Hattı İnşası Fikri ve Enerji Faktörü
İsrail’in Leviathan ve Tamar doğalgaz sahalarından çıkaracağı doğalgazı Avrupa’ya pazarlamak istemektedir. Doğalgaz kaynaklarının İsrail karasularında bulunması Türkiye’nin de ilişkileri tekrar normalleştirmek adına önemsediği bir olgudur. İsrail, Maliyeti düşük tutacak ve güvenli bir güzergâh üzerinden gaz aktarımı yapmayı planlamaktadır. İsrail, bu konuda öncelikli olarak Kıbrıslı Rumlar ve Yunanistan ile temasa geçmiştir.
Ancak yapılan analizlerde, İsrail gazının bu güzergâh üzerinden Avrupa’ya gönderilmesi halinde maliyetin oldukça yüksek olacağı hesaplanmıştır. İşte, bu noktada, Türkiye seçeneği ağır basar hale gelmektedir. Zira Doğu Akdeniz’den çıkarılacak olan İsrail doğalgazının Türkiye üzerinden Avrupa’ya aktarılması proje maliyeti açısından oldukça uygundur.
Olası bir boru hattının Türkiye’ye İsrail’den gelmesi için iki yol vardır; bunlardan birincisi Lübnan ve Suriye MEB’lerinden geçecek bir hat, ikincisi ise Kıbrıs üzerinden geçecek bir hat. Birinci hat, İsrail’in iki ülke ile de savaş halinde olması nedeniyle mümkün değil. İkincisi ise, Kıbrıs’ta hali hazırda var olan bölünmüşlük Güney Kıbrıs hükümetini, Türkiye ile atılacak ortak adımlarda geri çekmektedir.
İsrail, bölgede ABD’nin de desteğini almaya çalışarak Türkiye’yi dışlamayı amaçlayan ittifaklar oluşturuyor. İsrail’in hedefi Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki doğal etkinlik alanlarını kısıtlamak oluşturuyor. Türkiye ise bölgenin en büyük askeri kuvvetine sahip olmanın verdiği özgüvenle uluslararası sularda hukuki haklarını sonuna kadar koruyacak önlemleri alıyor. Ancak iki ülke arası ilişkilerin, fazlasıyla kendi iç politikalarına bağlı olması, İsrail ve Türkiye’nin aynı masada oturmaları konusunda problemler yaratmasına neden olmaktadır.
Yunanistan-GKRY-İsrail İttifakı
Türkiye ve İsrail arasındaki en önemli ticari işbirliği savunma sanayisi alanıydı. Fakat Mavi Marmara saldırısından sonra iki ülke arasında askeri işbirliği donduruldu. Bu MEB anlaşmasının Türkiye ile kriz dönemine denk gelmesi dikkate değerdir. Gerginliğin yaşandığı dönemde Yunanistan-GKRY-İsrail ilişkileri hızla yakınlaşmaya başlamıştır. Doğu Akdeniz’e ortak tatbikatlar düzenlenmiş ve Yunanistan ile İsrail silah satış anlaşmaları imzalanmıştır.
Böylece bölgede Yunanistan-GKRY-İsrail üçlü ekseni ortaya çıkmıştır. Bu üçlü yapının ilk toplantısı 28 Ocak 2016’de GKRY Cumhurbaşkanı Anastasiadis’in ev sahipliğinde Lefkoşa’da gerçekleştirildi. İsrail’i Başbakan Binyamin Netanyahu, Yunanistan’ı ise başbakan olarak bu kez Aleksis Çipras temsil etti. Üçlü mekanizmaya ABD de katıldı.
Yayımlanan deklarasyonda işbirliği için ilk sırada enerji yer aldı. Doğu Akdeniz’de bulunan hidrokarbon rezervlerinin bölgede barış, istikrar ve işbirliği için bir “katalizör işlevi” görebileceği belirtildi, özellikle doğalgaza atıf yapıldı. Nitekim bu üç aktör arasında, Türkiye’yi hedef alacak bir bölgesel müttefiklik ilişkisinin oluşumu, hiç şüphesiz Türkiye’nin çıkarlarına zarar verecektir.
Doğu Akdeniz Gaz Forumu
Türkiye ve Lübnan, foruma katılmayan iki bölge ülkesiydi. Forumun oluşturulmasının başlıca sebeplerinden biri Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de artan etkisi ve girişimlerinin bölgede yarattığı endişeler olduğu öne sürülmektedir.
Türkiye’nin hem bölge gazı için en uygun pazar, hem Doğu Akdeniz gazının Avrupa’ya sevki konusunda en ideal güzergah, hem de bölgede arama ve üretim konusunda artık aktif bir aktör olduğunu Foruma katılan katılmayan herkes biliyordu.
East-Med Boru Hattı Projesi
Doğu Akdeniz’den çıkarılacak gazı Avrupa’ya taşıması planlanan EastMed boru hattıyla ilgili anlaşmanın imza töreni Yunanistan, İsrail ve Güney Kıbrıs enerji bakanları tarafından 2 Ocak 2020’de Atina’da yapıldı. Projeye göre İsrail’den çıkarılacak doğal gaz, su altı borularıyla önce Güney Kıbrıs’a gelecek, ardından Girit adasına uzanacak. Girit’ten sonra Yunanistan ve İtalya üzerinden Avrupa’ya ulaşacak.
Projenin esas amacı, Türk kara sularına girmeyip herhangi bir şekilde Türkiye’yi projeye dahil etmeden İsrail doğal gazını Avrupa’ya taşıyabilmek olarak dikkat çekiyor. Türkiye’den anlaşmanın imzalanmasına tepki olarak, Anlaşmanın bölgede Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni dışlamaya çalışan adımlardan biri olduğu, Doğu Akdeniz gazının Avrupa’daki pazarlara iletilmesinde en güvenli ve ekonomik güzergahın Türkiye olduğu ifade edildi.
Ancak East-Med projesi için belirlenen güzergahın, Türkiye-Libya ile 27 Kasım 2019’da imzaladığı deniz yetki alanları mutabakatı ile çakışıyor olması da diplomatik gerginlik konusu oldu. Yunanistan’ın Girit ve Rodos gibi büyük adalarının “gözardı edildiği” gerekçesiyle karşı çıktığı Türkiye-Libya Anlaşması’nın “uluslararası hukuk ve deniz hukuku kurallarına aykırı” olduğuna savunuyor.
Lübnan ile İsrail Arasındaki Deniz Sınırı Anlaşmazlığı Faktörü
Lübnan, GKRY ile 2007’de imzaladığı sınırlandırma anlaşmasıyla Lübnan MEB alanları, İsrail MEB alanlarıyla 9 km’lik bir bölgede çakışıyor. Lübnan MEB’inde yer alan ve arama faaliyetlerine açılan sahalarda İsrail ile anlaşmazlık yaşanıyor. İsrail, Beyrut yönetimini oyun dışı bırakıyor, Lübnan’ın ithalat ve ihracat pazarlarının önüne set çekiyor.
Lübnanlı yetkililer, İsrail’in deniz sınırı anlaşmazlığındaki asıl amacının Lübnan’ın petrol ve doğal gaz rezervlerini ele geçirmek olduğunu düşünüyor. İç karışıklıklar ve kırılgan politik yapısı nedeniyle güçsüz durumda bulunan Lübnan, bölgede İsrail’in öne geçmesini önlemeye çalışırken kendi çıkarlarını da korumak için ihtilaflara rağmen diğer ülkelerle ortak hareket etmeye çalışıyor.
AB’nin de desteklediği East-Med projenin öngörülen güzergahı Türkiye’nin deniz sahalarından geçiyor. Sonuç olarak, Türkiye’nin de hesaba katarak hareket edilmesi gerekiyor. Lübnan gazı için en uygun seçenek Türkiye gözüküyor.
ABD Faktörü
ABD faktörü de Türkiye ile İsrail’i bir araya gelmeye itecek en önemli unsurlardandır. Arap ayaklanmaları esnasında ve sonrasında özellikle Mısır ile Suriye’de yaşanan olumsuzluklara karşın, Türkiye, ABD için her zaman yakında tutulmak istenecek bir müttefiktir. Filistin Meselesi, İran’ın öngörülemezliği ve Suriye, Irak ile Mısır’dan kaynaklanabilecek gelişmeler nedeniyle her daim risk altında olan İsrail’in güvenliği ve çıkarları da Türkiye-İsrail işbirliğini gerekli kılmaktadır.
Mavi Marmara Baskını sonrası diplomatik anlamda en alt düzeye inen iki ülke ilişkilerinin tamir edilmesi girişiminde, ABD Başkanı Obama’nın İsrail Başbakanı Netanyahu’ya Türkiye’nin özür ve tazminat kriterlerini karşılaması için yaptığı baskı da göz önünde bulundurulduğunda, ABD faktörünün Türkiye ile İsrail arasında kurgulanacak işbirliğinden soyutlanmaması gerektiği ortadadır.
Türkiye ve İsrail Neden Anlaşmalı?
Türkiye ile İsrail’in doğalgaz boru hattı projesinin anlaşmasıyla birlikte bölgede, Türkiye karşıtı konsorsiyum bir nebze olsun zayıflatılarak diyalog artırılacaktır. Türkiye’nin Mısır gibi devletlerle yeniden siyasi temasta bulunması için zemin hazırlanacaktır.
İsrail açısından projenin en az maliyetle gerçekleşeceği güzergah, Türkiye üzerinden Avrupa’ya giden boru hattı projesidir. Türkiye’nin hem ekonomik hem de stratejik önemi artacaktır. Enerji arzı çeşitliliğini güçlendirerek Rusya’ya bağımlılığı azaltacaktır.
Projenin Türkiye üzerinden geçmesi, AB için de faydalı olacak çünkü, boru hattı projesi için ayrılmış olan kaynağı 10 katı kadar kısabilecek ve AB bütçesine ek kaynak sağlanmış olunacak.Göçmenler konusunda eli kolu bağlı olan AB, Türkiye’ye daha da muhtaç hale gelecek. Bu durum, Türkiye’nin elini güçlendirerek hakkını daha rahat savunabilecek.
Yunanistan, F-16 savaş uçaklarını kaldırabilecek bir ekonomiye bile sahip değil. Nitekim Güney Kıbrıs’ta aynı durumda bulunuyor. Bu ülkelerin ekonomik yetersizliği tüm yükü AB ve İsrail’in karşılamasına neden olmaktadır. Türkiye ile anlaşılması halinde Türk ekonomisi de projeye katkı sağlayacak.
Gaz, Türkiye’nin enerji merkezi olma politikasını gerçekleştirmesine katkı sağlayacak. Gazı ileten ülke olarak hem kullanım hem de gazın alış fiyatı noktasında avantaja sahip olacak. Bununla birlikte ülkenin ulusal güvenliği daha da kuvvetlendirilmiş olunacak. Türkiye’ye bir zarar gelmesi bu durum başta Avrupa devletleri olmak üzere İsrail ve Rusya’ya da zarar getirecek.
İsrail’in Tutumu
Mısır, BAE, Yunanistan, GKRY ve Fransa 11 Mayıs’ta ortak bir Doğu Akdeniz açıklaması yayımlayarak üç konuda Türkiye’yi GKRY’nin MEB’inde sondaj yapmakla, Yunanistan’ın hava sahasını ihlal etmekle ve Libya’daki tutumu nedeniyle hedef aldı. Ancak İsrail bu beşliye dahil olmadı ve açıklamaya imza atmadı.
İsrail, bir gün sonra resmi Twitter hesabından Türkiye’ye sıcak bir mesaj gönderdi: “Türkiye ile diplomatik ilişkilerimizle gurur duyuyoruz. Bağlarımızın gelecekte daha da güçlenmesini umuyoruz.” Ardından bu haberden sonra da İsrail’in yayın kuruluşu KAN, İsrailli yetkililerin “müzakereye açığız” mesajı verdiğini duyurmuştu.
Sonuç Olarak;
Tarihsel süreçte iki ülke arasında yaşanan krizlerin çoğunda sorunların başlangıç noktasını İsrail oluşturmaktadır. İsrail’in Türkiye’ye karşı hırçın tavırları, dönem dönem ilişkilerde sorun yaşatmışsa da hiçbir zaman kopma noktasına gelmemiştir. Doğu Akdeniz’de iki ülkenin işbirliğini oluşturacak faktörleri göz önünde bulundurarak Türkiye ve İsrail için en iyi fayda sağlayacak çözümün Anlaşma dahilinde gerçekleşeceği öngörülmektedir.
İnişli çıkışı yaşanan gelişmeler çerçevesinde İsrail’in Doğu Akdeniz’deki enerji çalışmaları ve beraberinde oluşacak olası Türkiye-İsrail MEB Anlaşması iki ülke için ekonomik avantaj sağlayacak ve güvenlik bağlamında diğer ülkelerden gelecek tehditlere karşı güvence sağlayacaktır.İki ülke de ulusal çıkarları gereği birbirine ihtiyaç duymaktadır.
Konunun uzmanlarından Müstafi Tümamiral Doç. Dr. Cihat Yaycı, Türkiye’nin İsrail ve Lübnan’la da benzer anlaşmayı yapması gerektiğini ve bunun mümkün olduğunu belirtiyor. Zira bu iki ülkenin de GKRY yerine Türkiye ile anlaşması halinde daha çok deniz alanı kazandığı ortadadır.
Yararlanılan Kaynaklar
- Göktürk TÜYSÜZOĞLU, Değişen Bölgesel Denklemler Işığında Türkiye-İsrail İlişkileri’nde İşbirliğini Tetikleyen Unsurlar, İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi Cilt: 3, Sayı: 3, 2014 Sf: 588-609
- Öğr. Gör. Gamze ALPER, Exclusive Economic Zone and Delimitation Agreements in the Eastern Mediterranean within the Framework of International Law: The Effects on the Turkey’s Security and TRNC, Journal of Anadolu Strategy,2020
- https://www.enerjiportali.com/turkiye-ve-israil-arasinda-dogal-gaz-isbirligi-yapilacak/
- https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-50973890
- https://www.intell4.com/turkiye-ve-israil-dogu-akdenizde-anlasirsa-ne-olur-haber-183868