Yunan Adaları’ndaki Göçmen Krizi

0
1076

İnsanlık tarihi yüzyıllar boyunca göç hareketlerine sahne oldu. Soykırım, insanlığa karşı suçlar, savaşlar, mübadeleler, doğal afetler, ekonomik kaygılar. Sebepleri farklıydı belki ama, insanlar yeni bir yaşam umuduyla her seferinde yollara düştü. Büyük kitlelerin zorunlu göçü 20’nci yüzyılda Balkan Savaşları ile başladı. İkinci Dünya Savaşı’na gelindiğinde ise en üst seviye ulaştı. Bugün de tablo farklı değil. Dünya; İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana en büyük mülteci krizlerine sahne oluyor.

Avrupa’nın en büyük mülteci kampı olarak bilinen Balıkesir’in Ayvalık ilçesinin karşısında yer alan Yunanistan’ın Midilli (Lesvos) Adası’ndaki Moria Kampı, yaklaşık 13 bin sığınmacıya ev sahipliği yapıyor. Bu sayı, kampın 2.200 kişilik kapasitesinin tam 6 kat üzerindedir. Aşırı kalabalık kamp, sık sık insanlık dramlarına sahne oluyor. Hatta Moria ‘Avrupa’nın en kötü mülteci kampı’ olarak anılıyor. 2015’te 3 bin civarı mülteci için kurulan askeri alan, zaman içerisinde 22 bine yakın mültecinin bu kampta toplandığı belirtiliyor. Kampta kalanların yüzde 70’ini Afgan göçmenler oluşturuyor.

Yetkililer, Sisam adasında yerli nüfusun 6 bin 500 olduğu ve 700 kişilik Mülteci kamplarında 7 bin 200 göçmenin kaldığını söylüyor. BM verilerine göre 2019’da Yunanistan’a Türkiye ile kara sınırından 14 bin, denizden ise 59 bin kişi giriş yaptı. 2020’de ise bu sayının 3 bini bulduğu belirtiliyor.

Kamplarda Salgın ve Yangın

Moria Kampı, tespit edilen Covid-19 vakası nedeniyle karantinaya alınmıştı. Kampta ilk doğrulanmış Covid-19 vakasına yanıt olarak, Yunan hükümeti kamptaki tüm göçmenler ve sığınmacılar üzerinde potansiyel olarak zararlı bir karantina uygulamaktadır. Sınır Tanımayan Doktorlar(MSF) saha koordinatörü Caroline Willemen, “Zorla toplu karantina için hiçbir gerekçe yok. İnsanların düzenli olarak ellerini yıkayabilecekleri yeterli su olanakları olmadığı anlamına geliyor. Daha da kötüsü, bu önlemlerin hastalarımızın zaten kötüleşmekte olan ruh sağlığını kötüleştireceğini biliyoruz.” dedi.

MSF, bu kısıtlayıcı önlemlerin, kamptaki bulaşmayı azaltmak ve 3.000 kişiyi barındıracak şekilde tasarlanmış bir alana sıkışmış 13 bin korumak için kapsamlı bir strateji eksikliğini örtme girişimi olarak uygulandığını söyledi. “Olan şey, Covid-19’un güvenlik arayan insanların özgürlüklerini ve haklarını sınırlamak için bir bahane olarak kullanılmasıdır” dedi (1).

Yunanistan’ın Sisam Adası’nın Vathi bölgesindeki sığınmacı kampında yangın çıktı. Aynı şekilde Moria kampı’nda da yangın çıkarak binlerce kişi evsiz kalmıştı. Çok sayıda polis ve itfaiye ekibinin bölgeye sevk edildiği yangında çevik kuvvet polisleri de kent merkezine yürümek isteyen sığınmacıları engellemek için kamp çevresine barikatlar kurmuştu. Yangın sonrası adalarda 4 aylık olağanüstü hal ilan edilmişti.

Yunanistan Göç Politikaları Bakan Vekili Yorgo Kumutsakos, yangının Covid-19 salgınına karşı uygulanan izolasyon tedbirleri sonrası sığınmacıların çıkardığı karmaşanın ardından çıktığını ifade etmişti. İnsan Hakları İzleme Örgütü, yaptığı açıklamada, kapasitesinin 4 katı sığınmacıyı barındıran Moria kampının Covid-19 salgınına karşı hazırlıksız olduğuna dikkati çekerek Yunan hükümetini gerekli önlemleri almadığı için eleştirmişti.

Moria kampında ve Sisam Adası’ndaki yangınların çıkış nedenine ilişkin henüz somut bir bilgiye ulaşılamadı. Yunanistan hükümeti, yangının sorumluluğunu mültecilere ve mültecilere destek veren kitle örgütlerine yüklemeye çalışırken; bir yandan “Kapalı kamp olsaydı bu yangın çıkmazdı” savunmasıyla; mülteci hakları örgütlerinin şiddetle karşı çıktığı ve hükümetin seçim vaatleri arasında bulunan “kapalı mülteci kampı”nı meşrulaştırmaya çalışıyor (2).

Kamplarda Yaşam Koşulları

Avrupa’da 2015’te başlayan mülteci krizi nedeniyle Yunan adalarında hâlâ büyük sıkıntılar hakimdir. Kapasiteyi aşan sığınmacıların barındığı kamplarda hastalıklardan intiharlara kadar birçok vaka yaşanıyor. Yangından beri tam bir insanlık dramı yaşanmakta. Aslında sığınmacıların yaşam koşulları daha önceleri de insan onuruna hiç de yakışmayan biçimde berbattı. O yüzden yaşam koşullarının iyileştirilmesi için sığınmacılar zaman zaman ayaklandılar. Çadırları ateşe verdiler. İnsanlar yol kenarlarında, ağaçların altında, tarlalarda, hatta mezarlıkta yatıp kalkmaya başladı. Sığınaksız kalan göçmenler adadaki otoyollarda geceledi.

Su dahi bulmakta zorlanan mülteciler ise kamp çevresindeki zeytin ağaçlarının altlarına ya da otoban kenarına kurdukları derme çatma çadırlara sığınarak yaşam mücadelesi verdi. Bölgeye mültecilerin ihtiyaçlarını karşılayabileceği seyyar bir tuvalet bile kurmayan Yunanistan hükümeti, mültecilerin ana karaya çıkışını önlemek üzere adaya polis takviyesini sürdürdü. Mültecilere tek sefer yemek yardımında bulunuldu. Tüm imkanlardan yoksun olan mülteciler ise çeşitli kitle örgütlerinin yardımlarıyla hayata tutunmaya çalıştı.

Aralarında yüzlercesi anasız-babasız olmak üzere 4 binden fazla 16 yaş altı çocuk ve genç var. Yiyecek ekmek, içecek su, doğru dürüst giysi ve üstlerini kapatacak bir battaniye bile bulamayan insanlar, “Kurtarın bizi buradan” diyor. Ama kimsenin aldırış ettiği yok. İşte bu insanlık dramı çağdaş Avrupalıların gözleri önünde yaşanıyor. Aralarında dünyanın önde gelen zengin ülkelerin de bulunduğu AB, bu insanlık dramını seyretmekle yetiniyor. MSF örgütünün Midilli proje koordinatörleri, göçmenlerin kampta yıllardır “insanlık dışı koşullarda” tutulduklarını söyleyerek, “Saatli bomba sonunda patladı” dediler (3).

Dünya’dan Tepkiler

Moria bölgesindeki mülteci kampı yetkilileri Atina’dan acil yardım bekledi. BM Mülteciler Yüksek Komiserliği ve yardım örgütleri çalışanları da sığınmacıların içinde yaşadığı şartlara karşı uyararak kamptaki insanlık dışı koşullar nedeniyle hastalık ve intihar vakaları tehlikesi olduğuna dikkat çekitiler. Kamptaki atık suların civar bölgelere aktığı ve kampta yaşamanın mümkün olmadığı belirtildi. Fakat hiçbir somut adım atılmadı.

Almanya diğer ülkeleri göçmenlere yardım etmeye çağırdı; ancak 640 çocuk, genç ve hasta çocukların aileleri Belçika, Fransa, Lüksemburg, Almanya, İrlanda, Portekiz ve Finlandiya’ya gönderildi. Almanya ve Fransa, AB’ye getirilecek 400 çocuğun 300’ünü almaya hazır olduğunu belirtti.

Almanya’nın Kuzey Rhine-Westphalia eyaletinin yangında kullanılmaz duruma gelen Moria kampında kalan 1000 göçmeni ülkeye kabul edeceği bildirildi. Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Mass, ‘Moria’da yaşananlar bir insanlık trajedisi’ diyerek AB üyesi diğer Avrupa ülkelerine göçmenlere yardım eli uzatma ve ülkelerine alma çağrısı yaptı.

Moria mülteci kampındaki kötü koşullar Berlin’de Federal Meclis önünde protesto edildi. Sivil toplum örgütleri tarafından düzenlenen eylemde Avrupa ülkelerine, Moria kampındaki mülteciler için kapılarını açma çağrısı yapıldı. Federal Meclis önüne Moria kampı mültecilerini sembolize eden 13 bin sandalye konuldu.

Avusturya’nın başkenti Viyana’da düzenlenen gösteride, Yunanistan’ın Midilli Adası’nda bulunun Moria Kampı’ndaki sığınmacıların Avrupa’ya alınması çağrısında bulunuldu. Göstericiler, ‘Sığınmacılar için yerimiz var’, ‘Utanın’, ‘İltica insani bir haktır’ yazılı pankartlar açtı.

Türkiye Dışişleri Bakanlığı açıklamasında ise, Göçmenlere karşı giderek artan kötü muameleye şahit olmak rahatsız edicidir. Yunan adalarındaki mülteci kamplarının durumu insani felakettir. Mülteciler Yunanistan’daki kamplarda insanlık dışı muamelelere maruz bırakılmaktadır. AB’nin, göçmenlere yönelik suç teşkil eden eylemleri durdurmak için somut adımlar atmamaktadır (4).

Mülteci Merkezi İnşası

Yunanistan, yangınlarda büyük oranda zarar gören ve kalınamayacak hale gelen Moria kampı yerine mülteciler için yine Midilli Adası’nda kalıcı bir karşılama kampı yapılacağını açıkladı. Başbakan Kiryakos Miçotakis, yeni oluşturulacak merkezin, ülkenin mülteci sorunuyla mücadele politikası için de önemli bir dönüşüm olacağını söyledi. Adada Kara Tepe mevkii olarak bilinen bölgede, yeni bir çadır kent kurulduğu ve yaklaşık 9 bin kadar mültecinin bu yeni kampa yerleştirildikleri belirtildi.

Mülteciler kamplardaki koşullar ve Avrupa ülkelerine gitmek istedikleri gerekçesiyle bir süre önce protesto eylemi düzenlemişler polis de biber gazıyla müdahale etmişti. Mültecilerin başta Almanya olmak üzere Avrupa ülkelerine gitmek istemeleri nedeniyle yeni çadır kente girmek konusunda isteksiz oldukları görüldü. Midilli Adası’nda yaşayan Yunanlar da kalıcı bir kamp oluşturulması kararına itiraz ettiler. Yeni bir kampın küçük adaya çok fazla yük bindireceğini savunuyorlar.

Kararın arka planında yatan şey; Her şeyden önce, Miçotakis  Avrupa’yı Yunanistan’a destek vermek üzere yeniden harekete geçirmek ve Avrupa Komisyonu tarafından ortak bir göç ve mülteci politikası geliştirmek için bu kararı bir fırsat olarak görüyor (5).

Yunanistan hükümeti, Ege Denizi’ndeki adalarda kurulan mülteci kamplarındaki aşırı kalabalıklaşmaya karşı protestoların ve tepkilerin daha da artması nedeniyle, yeni ‘gözaltı merkezlerinin’ kurulması için gereken çalışmaları hızlandıracağı sözünü verdi. Kuzey Ege’de bulunan Midilli, Sakız ve Sisam adalarında mülteci gözaltı merkezleri inşa etme kararına karşı Midilli şehir merkezinde 3 bin, Sisam adasında ise 1500 protestocu toplandı ve yetkililer ada halklarını şiddetle bastırmaya çalıştı.

Adalardaki yerliler, göçmenlerin kamplarda cezaevi koşullarında tutulmasını ve çıkışlarına izin verilmemesini eleştiriyor; göçmen sayısının adaların normal nüfusunu çok aştığından, turizmi olumsuz etkilediğinden şikâyetçi oluyor. Sisam ve Midilli adalarını ziyaret eden Yunan Göçmenlik Bakanı Notis Mitarakis, adalarda göçmen sayısını sınırlamak için “sınırlarda daha etkin koruma ve uluslararası korumayı hak etmeyenlerin derhal geri gönderilmesi gerektiğini” ifade etti (6).

Kamplarda Şiddet ve İşlenen Suçlar

Göçmen ve mülteci nüfusu durmaksızın artarken, adalardaki kampta durum gitgide kötüleşiyor. Çatışma ve isyanların gündelik hale geldiği kamplarda cinsel şiddet olayları yaşanıyor ve burada kısılıp kalmış binlerce insanın ruh sağlığı bozuluyordu. Şiddetin ölümcül boyutlara ulaştığı, bazıları henüz 10 yaşlarında çocukların intihara kalkıştığı belirtiliyor. Geceleri kendilerini konteynerlerine kilitliyorlar, kadınlar geceleri tecavüze uğramaktan korktukları için tuvalete gitmeye çekinip altlarını bağlıyor.

MSF, Moria’da gündelik şiddet olaylarının daha da arttığın şahit oldu, ayrıca kampta ve kamp çevresinde cinsel şiddete maruz kalmış insanları tedavi etti. Ana alanda ve Zeytinlik’te çalışır durumdaki tuvalet başına 72, çalışır durumdaki duş başına 84 kişi düşüyor. Bu, acil durumlar için tavsiye edilen insani yardım standartlarının çok altında bir oran olarak açıklanıyor

Yunanistan hükümeti Atina’dan su, yemek gibi acil ihtiyaçlar yerine bölgeye ‘çevik kuvvet’ benzeri polisler göndererek mültecilerin ana karaya geçişini engellemeyi tercih ediyor. Amaç mültecileri kontrol altında tutup yeniden kampa hapsetmek olarak belirtiliyor. Yunanistan hükümetinin politikaları sığınma başvurularının ivedilikle reddedilerek Türkiye’ye ya da geldikleri ülkeye geri gönderilmesi üzerine kurulu. Bu politika genel olarak AB tarafından da destek görüyor (7).

Sonuç Olarak;

Sığınmacıların coğrafi sınırlamalarla zorla tutulmaları insan haklarına aykırıdır. Midilli adasında Moria ve Sisam adasında çok sayıda mülteci kampları var. 3-4 bin gibi mültecinin yaşadığı bu kamplar kimsenin umrunda değil. Adalarda Covid-19 vakaları nedeniyle birçok göçmen sağlıksız, temizlikten yoksun şartlar altında yaşam mücadelesi veriyor. Kırılgan durumdaki insanların kamplardan alınarak güvenli barınma yerlerine götürülmesi ve kalabalığın azaltılması gerekiyor. Bunu yapmamak, bakım görevlerinin açık bir ihmalidir.

Yunan hükümeti, yerel sağlık yetkililerinden Moria’daki sığınmacılar için kapsamlı bir halk sağlığı müdahalesi uygulamalarını istemeli adayı virüsün yayılmasından koruma bahanesi altında onları korkunç koşullarda hapsetmemelidir. Bunun yanında insanların önünü kesmeye yönelik politikalara son verilmeli. AB ve Yunanistan makamlarının kamptakilerin sağlık ve güvenlik hizmetlerine erişimini hızlandırmalıdır.

Çok acil şekilde AB ve Türkiye arasında mülteci haklarını koruyan düzenlemeler yapılmalıdır. Sadece refakatsiz çocukların değil, acil olarak sağlık durumu kötü olan mültecilerin düzenli bir şekilde Avrupa’nın diğer ülkelerine yerleştirilmesini sağlayacak mekanizmaların kurulması gerekiyor.

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği, Yunan anakarası ve Ege adalarındaki mülteci ve sığınmacıların kritik boşluklar ve sorunlarla karşılaştığı vurgulanan açıklamada, özellikle bu insanların yaşam koşullarının çok acil iyileştirilmesi ve adalardaki kabul merkezlerindeki aşırı kalabalıkların düşürülmesi için Yunanistan’a çağrıda bulunsa da ne Yunanisan ne de AB çözüm odaklı yaklaşmamışlardır.

Sığınmacıların haklarını ihlal etmenin hiçbir zaman meşru bir nedeni olamaz. Uluslararası hukuka ve insan haklarına saygı ortak hedefimiz olmalıdır. Bu temel ilkeler, göç konusunda iş birliği için çok önemlidir. Türkiye, AB ile 18 Mart Mutabakatına uymaktadır. Fakat, AB yükümlülüklerini yerine getirmemektedir. Göç krizinin yükünü sadece Türkiye’nin omuzladığı bir iş birliği formülü kabul edilmemelidir. AB ve Yunanistan üzerine düşen görevleri yerine getirmelidir.

Yararlanılan Kaynaklar

  1. https://www.doctorswithoutborders.org/what-we-do/news-stories/news/greece-imposes-dangerous-lockdown-moria-refugee-camp-after-first-covid
  2. https://www.hurriyet.com.tr/dunya/sabikali-kamp-avrupanin-en-kotusu-41608488
  3. https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-54142685
  4. https://www.hurriyet.com.tr/dunya/
  5. https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-54142685
  6. https://www.amerikaninsesi.com/a/yunanistandan-gocmen-gozalti-merkezleri-insas%C4%B1n%C4%B1-hizlandirma-sozu/5281851.html
  7. http://sinirtanimayandoktorlar.org/multeciler/moria-kampi/