Yunanistan-Mısır MEB Anlaşması’nın Sonuçları ve Etkileri

0
1951

Geçtiğimiz günlerde Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şükri ile Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias, Mısır’ın başkenti Kahire’de basın toplantısı düzenleyerek, Yunanistan ve Mısır arasında deniz yetki alanlarının sınırlandırılmasına yönelik anlaşma imzaladıklarını açıkladılar. Mısır ve Yunanistan arasında deniz yetki alanlarının sınırlandırılması anlaşması ile ilgili 12’nci teknik görüşme, geçtiğimiz Haziran ayında Kahire’de yapılmıştı.

Karşılıklı deniz sınırı bulunmayan iki ülkenin MEB anlaşması imzalaması, Türkiye’ye yönelik düşmanca izlenen bir girişim olduğu gibi, hukuken de geçersiz ve deniz hukukuna göre yasal bir andlaşma değildir. Andlaşma’da önemli rol oynayan ve andlaşmanın zeminini hazırlayan kuşkusuz Yunanistan’dır. Yunanistan’ın bu hamlesi, Doğu Akdeniz’de Türkiye’yi yalnızlaştırmak ve Seville Haritası’na bir başka deyişle Türkiye’yi Akdeniz’de 41 bin km2 alana hapsetme iddiasıdır.

Doğu Akdeniz’de artan gergin ve keskin olayların yaşandığı dönemde Yunanistan, kapsamlı bir diplomasi yürüttü; önce İtalya ile MEB anlaşması imzalayıp, ardından Libya’da savaş ağası Hafter ile MEB anlaşmasının zeminini hazırladılar. Şimdi de Mısır ile MEB anlaşması imzaladılar. Önümüzdeki dönemde de Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile MEB anlaşması imzalamak için harekete geçtiler.

Yunanistan tarihte olduğu gibi, günümüzde de diplomasiyi uluslararası düzeyde en iyi kullanan devletlerden biri. Ayrıca bölge devletleri ile aralarında gerçekleşen askeri ve siyasi işbirliği, Yunanistan’ı daha hareketli konuma getiriyor.

Avrupa Birliği’nin Yunanistan Stratejisi

Avrupa Birliği, Türkiye’ye karşı izlediği politikalar neticesinde Yunanistan’ı Akdeniz’de siyasi ve askeri bakımdan güçlü konuma getirmeye çalışmaktadır. Yunanistan ve Türkiye arasındaki ilişkiler, AB’nin Yunanistan’a diplomatik baskıları sonucunda sürekli zedelenmekte ve gerilemektedir.

AB, Yunanistan’ı bir örgüt gibi kullanıp Akdeniz’de istediği platformlara yerleştirip, istediği antlaşmaları yaptırmakta ve istediği şartlarda Yunanistan’ın bölgedeki ilişkilerine yön vermektedir. Yunanistan bir AB ülkesidir. AB,  dış sınırlarını korumak için Yunanistan üzerinden, Batı Anadolu (Ege) ve Akdeniz’de kendi politikalarını gütmektedir.

Bu politikalar ülkemiz nezdinde hoş karşılanmamakla beraberinde, milli çıkarlarımızı ve menfaatlerimizi tehlikeye atacak girişimler tetiklemektedir. 21 Temmuz’da Meis Adası çevresinde yaşanan gerilimde Almanya devreye girmiş, gerilimin yatışması için sağduyu çağrısında bulunmuş ve gerginliği sona erdirecek adımlar izlemiştir. Fakat Almanya’nın bu tavrı samimiyet taşımamakla beraberinde, Yunanistan’ın lehine bir girişimde bulunmuştur.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu konudaki ifadeleri son derece yerinde olup, olayı özetlemektedir; “Merkel’e ‘Yunanistan’a, diğerlerine güveniyorsanız 3-4 haftalığına ara veririz ama ben güvenmiyorum. Göreceksiniz bunlar sözünde durmayacaklar’ dedim. Nitekim öyle de oldu. Sondaj çalışmalarına başladık. Barbaros Hayrettin’i de görevine gönderdik.”

Tabiki de bu olayda bizimde geri adım atmamamız gerekirdi. NAVTEX ilanını kaldırıp, bölgeden Oruç Reis’i uzaklaştırmanın egemenliğimiz üzerinde ve bölgede ciddi sonuçlar doğurabileceğini düşünmeliydik. Ayrıyeten Almanya’nın üç maymun oynayabileceğini de hesaba katmalı, ona göre strateji geliştirmeliydik.

AB, Yunanistan-Mısır ilişkilerini yakından takip ediyor, Yunanistan-Mısır MEB anlaşmasının imzalanacağını içerideki lobilerden biliyordu.  AB, Türkiye’nin Akdeniz’de yeniden caydırıcı ve etkin güç olmamasını kanaat ediyor, buna yönelik çalışmalar yapıyor; Tıpkı 10 Haziran’da Libya açıklarında “Türk savaş gemilerinin, Fransız savaş gemisinin üzerine radarını kilitleyerek tacizde bulunduğu” iddiası gibi…

AB’nin düşmanca girişimleri, Türkiye’nin bölgede söz ve güç sahibi olmasına engel olamayacaktır; Türkiye ve Libya arasında imzalanan MEB anlaşmasının, yakın dönemde AB’ye vurulan en güçlü tokat olduğunu söyleyebiliriz.

Mısır ve Yunanistan arasında imzalanan MEB anlaşmasının Türkiye açısından yok hükmünde olduğu, Dışişleri Bakanlığı yetkilileri tarafından açıklandı. Mısır, Türkiye ile MEB anlaşması yapması halinde 15 bin km2 deniz alanı kazanacağı değerlendirilmektedir. Ayrıca, Mısır’ın 2003 yılında GKRY ile imzaladığı MEB andlaşması sonucunda 11.500 km2 deniz alanını kaybetmiştir.

Mısır devlet başkanı Sisi’nin, Türkiye karşıtlığı uluslararası düzeyde olduğu gibi bölgesel çapta da devam etmektedir. Mısır’ın, Doğu Akdeniz’de özellikle Yunanistan, GKRY ve İsrail ile kurduğu ittifaklar sonucunda gözünü hırs ve kibir bürümüş olabilir.

Yunanistan Tavizler Mi Verdi ?

Yunanistan’ın eski Dışişleri Bakanı Nikos Kotzias ise, Yunanistan ile Mısır arasında imzalanan MEB anlaşmasında adaların tam etki iddiasından bir kez daha feragat edildiğini ve Meis’in anlaşmaya dahil edilmemesinin büyük bir geri çekilmeye sebep olduğunu, taviz verildiğini söyledi.

Güney Kıbrıs merkezli Politis Gazetesi, Yunanistan ile Mısır arasında yapılan anlaşmada çelişki bulunduğuna dikkat çekti. Bu çelişkinin iki ülkenin,  aralarındaki deniz bölgelerini sınırlandırmadaki teknik anlaşma yönteminde olduğuna işaret etti.

Güney Kıbrıs merkezli Politis, “Atina, ‘express bir anlaşma’ başarmak için değişmez ortay hat yaklaşımından uzaklaşıp orantısal yaklaşıma mı yöneldi? Aslında, Ege’deki kıta sahanlığına dair gelecekteki olası bir müzakerede Türk argümanına zemin mi kazandırdı ? Yunanistan-Mısır anlaşmasına dair, aralarında hükümete yakın isimlerin de bulunduğu Kıbrıs içerisinde çoğu kişiyi oldukça kaygılandıran noktalardan biri de, anlaşmanın Meis’i ve Rodos’un doğu bölgesini dışarda bırakmış olmasıdır.” ifadelerini kullandı.

Ayrıca Politis, olası Yunanistan-Güney Kıbrıs Rum Yönetimi MEB andlaşmasına değinerek, “Yunanistan-Mısır anlaşması Kıbrıs açısından, Yunanistan ile Kıbrıs Cumhuriyeti deniz bölgelerinin gelecekte birleştirilmesinin teknik açıdan zor olacağını pratikte gösteriyor. Bunu da gerçekçi şekilde anlayalım.” ifadelerini kullandı.

Müstafi Tümamiral Cihat Yaycı’nın, Mısır-Yunanistan MEB anlaşmasıyla ilgili bir sözü de, Türkiye’nin bölgedeki açıklamalarını haklı çıkarmaktadır; “Yunanistan’ın, Mısır ile antlaşma imzalamak uğruna adalarına kısmi deniz yetki alanı tanıyarak bir sınırlandırma andlaşması imzalaması durumunda ise Türkiye’nin adaların ana karalar gibi deniz yetki alanı olamayacağı tezi kabul edilmiş olur; bu da Yunan politikalarının çöküşü anlamına gelecektir.”

Sonuç Olarak;

Mısır-Yunanistan MEB andlaşmasında, Yunanistan tavizler vererek Mısır’ın daha fazla deniz alanı kazanmasına müsaade etmiştir ki kendileri de güneyde yer alan Meis üzerinde uzun vadede kaygı ve endişe içerisine düşecektir. Çünkü Yunanistan andlaşma kapsamında bahse konu adayı MEB içerisine dahil etmemiştir.

Bu durumda da Mısır, Yunanistan’ın bahse konu ada üzerindeki etkinliğini andlaşma gereğince tanımayacaktır. Özellikle Rodos, Kerpe, Çoban ve Girit adalarının, andlaşma kapsamında öneminin azaldığı Yunan basınınca değerlendirilmektedir.

Andlaşmada kazanan taraf Yunanistan değil Mısır olmuştur. Andlaşma üzerinde deniz alanı payına göre Mısır %55, Yunanistan %45 oranında söz sahibi olmuştur. Bu durum Yunan muhalefetince eleştirilere maruz kalmış olup, önümüzdeki dönemde olası Yunanistan-Güney Kıbrıs MEB andlaşmasını da sıkıntıya düşürdüğü değerlendirilmektedir.

Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın, “Doğu Akdeniz’de oldu bittiye izin vermeyeceğiz.” sözünün pratikleşmesi için siyasi ve askeri hamleler yapmakta geç kalmamalıyız. Doğu Akdeniz’de Türkiye’yi ateş çemberine almak isteyenlerin, bölgede yaratmak istediği çatışma senaryolarına da dikkat etmeli, kararlı stratejiler geliştirmeliyiz. Milli menfaatlerimizin ve çıkarlarımızın tehlike altına girebileceği durumda askeri seçenekleri kullanmaktan da çekinmemeli ve diplomasi kanallarını açık tutmalıyız.

Yunanistan, Türkiye ile masaya oturmadan önce elini güçlendirmek istiyor ki, yapmış olduğu anlaşma hukuken geçersizdir. En önemlisi de Türkiye, Akdeniz’de MEB ilan etmeli, diğer bölge ülkeleri diplomatik temasa geçerek deniz sınırı anlaşması için zemin hazırlamalıdır. Türkiye kendisine yönelik ihtilaf oluşturabilecek ülkelere karşı, ihtilafı sona erdirecek caydırıcılığı ve kararlılığı mevcuttur.