Yunanistan’ın Akdeniz Diplomasisi: İttifaklar ve Andlaşmalar

0
1901

Türkiye ile Libya arasında 27 Kasım “Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası” imzalandı. Anlaşma GKRY ve Yunanistan ikilisinin İsrail, Lübnan, Mısır, Ürdün gibi bölge ülkeleriyle üçlü iş birliği mekanizmaları kurma yoluyla veya “Doğu Akdeniz Gaz Forumu” gibi oluşumlarla Türkiye’yi Akdeniz’de dışlama ve yalnız bırakma politikalarına da hukuki ve siyasi açıdan güçlü bir yanıt niteliği taşıyor. Anlaşmaya karşı çıkan Yunanistan, bölgede ittifaklar ve andlaşmalar peşine düştü.

Yunanistan ve Hafter Görüşmeleri

Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias, Temmuz ayında Libya’ya gerçekleştirdiği ziyarette savaş ağası Hafter yanlısı Tobruk Temsilciler Meclisi Başkanı Akile Salih ve sözde hükümet yetkilileriyle bir araya geldi. Dendias ve Salih yaptıkları görüşmede, Türkiye’nin Libya ile deniz yetki alanlarını sınırlandırma anlaşmasına karşı hamle niteliğinde bir karar aldılar.

Yunanistan, Tobruk merkezli Temsilciler Meclisi ile deniz sınırı anlaşmasına yönelik zemin hazırladı. Geçtiğimiz günlerde de Yunan basınında çıkan haberlere göre Yunanistan Dışişleri Bakanı Dendias’ın, Libya’da Temsilciler Meclis’nin sözde Deniz Kuvvetleri yetkilileriyle görüşme halinde olduğu belirtiliyor. Böyle bir anlaşma hukuken geçersiz olacaktır, önem teşkil etmeyecektir.

Yunanistan-İtalya Arasındaki Deniz Anlaşması

Türkiye’nin, Libya ile imzaladığı deniz sınırı anlaşmasına karşılık, Yunanistan ve İtalya’dan yeni bir hamle geldi. AB üyesi iki ülke, Adriyatik Denizi ile Akdeniz arasındaki İyon Denizi’nde 9 Haziran MEB ile ilgili bir anlaşma Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias ve İtalya Dışişleri Bakanı Luigi Di Maio tarafından imzaladı.

Söz konusu anlaşma, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de savunduğu kıta sahanlığı ve MEB sınırlarını içeriyor. Ankara ile Serrac’ın belirlediği MEB’in batıda Girit adasına teğet geçmesine tepkili Atina yönetimi söz konusu bölgenin kendi MEB’ine dahil olduğunu iddia ediyordu. İki ülke arasında şu konularda anlaşmaya vardıkları açıklandı. Yunan adalarının bölgedeki deniz yetki alanlarına erişim hakkı teyit edildi.

Balıkçılık haklarıyla ilgili meseleler çözüldü. Yunanistan tüm komşularıyla MEB kurmak istiyor. Bu konuda BM’nin deniz hukuku ile ilgili sözleşmesi tümüyle temel oluşturuyor. Deniz yetki sınırları ancak geçerli anlaşmalarla belirlenir. Türkiye’nin, Libya ile imzaladığı anlaşma gibi yasal dayanağı olmayan ve tek yanlı koordinatlar sunan anlaşmalar ise geçersizdir.

Adalar Üzerinde Taviz Verildi

Atina kendi anakarasına uzak mesafede ve ters tarafta kalsa dahi Girit, Rodos, Kasos, Kerpe ve Meis adaları için tam yetki talep etmektedir ve sanki bu adalar İyon Denizi’nde olduğu gibi anakaranın bir uzantısıymış gibi lanse etmek istemektedir. Yunanistan’a ait İyon Adaları olarak adlandırılan Zakintos, Kefalonya, Lefkada, Korfu ve Diapontia adaları Yunan anakarasına çok yakın mesafede bulunmaktadır.

İtalya ve Yunanistan anakaraları arasındaki kabaca kuzey-güney doğrultusunda uzanan ortay hattın doğu tarafında ve Yunan anakarasına bitişik denebilecek kadar yakın bir bölgede yer aldıkları için MEB sınırının belirlenmesinde göz ardı edilebilir etkiye sahiptirler. Dolayısıyla kıyı uzunluklarına bakılmaksızın bu adaların Yunanistan lehine ek bir kazanım getirmeleri söz konusu olmamıştır.

Bu anlaşmada Yunanistan-İtalya arasında planlanan eski sınırların kabul edildiği ve İtalyan taleplerinin onaylandığı görülüyor. Diapontian (yüzde 70) ve Strofades (yüzde 32) gibi Yunan adalarına sınırlı etki tanıyan 1977 koordinatları kabul edilmiş. 1982 Deniz Hukuku Sözleşmesi’nden önce imzalanan 1977 anlaşması geçerli sayılmış. Adalara sınırlı bir nüfuz alanı bırakılmış. Buradaki en ilginç ikilem, Türkiye, Libya ve Arnavutluk’a karşı adaların karasuları olması tezini tüm agresifliğiyle savunan Yunanistan’ın, AB üyesi İtalya’ya karşı bu temel tezinden vazgeçmesi ve bu anlaşmanın anakara sahilleri esas alınarak yapılmasıdır.

Anlaşmanın neden çok kritik olduğunu Emekli Tümamiral Cihat Yaycı şu sözlerle anlatıyor:, “Bu anlaşma ile Yunanistan adaların ana kara kadar hakkı olmadığını kabul etmiş oldu.” Arnavutluk’un ve Libya’nın hakkı yeniyor. Güneybatı-Kuzeydoğu hattında Arnavutluk’un, Kuzeybatı-Güneydoğu istikametinde ise Libya’nın kazanacağı alanlar gasp ediliyor. Yunan yöneticiler, gasp ettikleri alanları meşrulaştırmayı hedefliyor.

Fakat iki ülke arasında 2009 yılında da Münhasır Ekonomik Bölge Anlaşması imzalanmış, 6 ay sonra Arnavutluk, anlaşmayı Anayasa Mahkemesi’ne götürerek iptal etmişti. Arnavutluk’un anlaşmayı imzalarken de hak kaybından haberdar olduğu, fakat NATO’ya girebilmek için Yunanistan vetosuna karşılık anlaşmayı kabul ederek 6 ay sonra Anayasa Mahkemesi’ne götürdüğü belirtiliyor.

Adalara Tam Yetki Mümkün Mü?

Yunanistan’ın Ege ve Doğu Akdeniz’deki adalarına tam etki tanınması yönündeki tezi ise Uluslararası Hukukla bağdaşmıyor. Her şeyden önce bir ada ülkesi olmayan Yunanistan’ın tezleri, daha önce 17 defa Uluslararası Adalet Divanı (UAD)’nda mahkum edilmiş. Örneğin, Ukrayna ve Romanya arasında görülen benzer bir davada, Ukrayna’ya bağlı Serpents Adası’na, iki ülke arasındaki kıta sahanlığı ve MEB sınırlandırmasında yer verilmemiş.

UAD tarafından verilen kararda, Serpents Adası’nın sınırlandırmayla ilgili kıyılara dahil edilmemesi ve üzerinde esas nokta belirlenmemesinin en temel gerekçesi olarak da “coğrafyayı yeniden şekillendirmemek” olarak açıklanmış.

Ayrıca kararda, Libya ve Malta arasındaki kıta sahanlığı sınırlandırmasıyla ilgili karara da atıf yapılmış.Kararda Malta’ya bağlı Filfla Adası’nın Malta ile Libya arasındaki geçici ortay hattın çiziminde dikkate alınmayacağına hükmedilmiş ve söz konusu Ada’ya sınırlandırmada etki tanımamış.

Yunanistan’ın İkinci Tezi

Yunanistan, İtalya ile anlaşarak her ne kadar adalara tam yetki yönündeki iddialarında zemin kaybetmiş olsa da, ikinci bir tez sunarak Doğu Akdeniz’deki sınırlarını genişletmek istiyor. 1982 Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi (BMDHS)’nde takımadaların hukuki statüsü adalardan farklı olarak belirlenmiş.

Yani Meis, Karaada ve Fener Adası’nın bir takımada olduğunu iddia eden Yunanistan, bu üç adadan doğan deniz yetki alanı olduğunu iddia ediyor. Böylece Türkiye’nin yaklaşık 100 bin kilometrekarelik deniz yetki alanını gasp etmeye çalışan Yunanistan’ın karşına ise bu kez Güney Çin Denizi’nin Tahkimi Davası çıkıyor.

BMDHS’nin 121/3 maddesi, kaya statüsündeki yerlerin MEB ve kıta sahanlığı üretemeyeceklerini söylüyor. Ada olabilmesi için yerleşik bir halkın bulunması ve kendi ekonomisini üretmesi gerekiyor. Bunun için Yunanistan iskan politikası başlatarak bu adalara insan yerleştiriyor.

Fakat Güney Çin Denizi’nin Tahkimi Davası’nda Hakem Mahkemesi, adanın modifikasyondan önceki doğal ve çıplak hali olduğunu belirtmiş. Yani kendi ekonomisini üretemeyen, dışarıdan insan taşıyarak şuan için 9 kişilik nüfusa sahip olan bu kayaların bir takımada oluşturması da mümkün değil.

Yunanistan’ın Son Çaresi

Yunanistan’ın yapabileceği son hamle olarak Meis için Mısır’la Uluslararası Adalet Divanı’na gitmek kalıyor. Şöyle bir anlayış vardır:

“Mısır’ın Meis’e itirazları varsa, anlaşmazlığı çözmesi için Kıbrıs’la birlikte Lahey Uluslararası Adalet Divanı’na gidilir. Belki böylece Türkiye de mecburen, Doğu Akdeniz ile Ege’deki tüm meseleler için olmasa da, sorumluluğunu kabul etmek ve katılmayı talep etmek zorunda kalacaktır. Ancak neticede Uluslararası Adalet Divanı, Meis üzerindeki tam nüfuzumuzu tanımayabilir. Yine de Uluslararası Adalet Divanı tarafından onaylanan egemenlik hakları alanlarında, Türklerin zorbalığı olmaksızın, araştırmaları ve madenlerin çıkartılmasını ilerletebilir.”

Yunanistan-Mısır MEB Anlaşması

Türkiye’nin Libya ile MEB anlaşmasına karşı çıkan Yunanistan ile Mısır, kendi aralarında benzer bir anlaşmaya imza attı. 6 Temmuz 2020 tarihinde karşılıklı deniz yetki alanlarını belirleyen MEB antlaşmasını imzaladılar.Dahilinde Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şükri ile Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias, başkent Kahire’de basın toplantısı düzenledi.

Doğu Akdeniz’de artan gergin ve keskin olayların yaşandığı dönemde Yunanistan, kapsamlı bir diplomasi yürüttü; önce İtalya ile MEB anlaşması imzalayıp, ardından Libya’da savaş ağası Hafter ile MEB anlaşmasının zeminini hazırladılar. Şimdi de Mısır ile MEB anlaşması imzaladılar. Önümüzdeki dönemde de Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile MEB anlaşması imzalamak için harekete geçtiler.

Antlaşma; Türkiye’nin Libya ile imzaladığı MEB’e karşı atılmış bir adım. Türkiye’nin tanımadığı MEB antlaşmasındaki sınırlar Türkiye’nin kıta sahanlığı ile çarpışıyor. Mısır ile Yunanistan arasında çizilecek deniz yetki alanları sınırı, hangi güzergâhtan geçerse geçsin, Türkiye ile Libya deniz yetki alanları sınırını ortadan kaldırma amacındadır.

Karşılıklı deniz sınırı bulunmayan iki ülkenin MEB anlaşması imzalaması, Türkiye’ye yönelik düşmanca izlenen bir girişim olduğu gibi, hukuken de geçersiz ve deniz hukukuna göre yasal bir anlaşma değildir. Yunanistan’ın bu hamlesi, Doğu Akdeniz’de Türkiye’yi yalnızlaştırmak ve Seville Haritası’na bir başka deyişle Türkiye’yi Akdeniz’de 41 bin km2 alana hapsetme iddiasıdır.

Yunanistan’ın Hedefleri

Türkiye ile Libya arasında imzalanan MEB Anlaşması’nın hukuken tartışmalı hale getirilmesi,  Yunanistan’ın Mısır ile Girit, Rodos, Kaşot, Kerpe ve Meis hattını esas alarak imzalamak istediği MEB Anlaşması’nın Türkiye ve Mısır arasındaki gerginlikten istifade edilerek akdedilmesi, Türkiye ile Mısır arasında oluşabilecek bir işbirliğinin engellenmesi, Türkiye ve Mısır arasındaki başta Yunanistan olmak üzere Fransa, BAE, Suudi Arabistan gibi ülkelere yarayan gerginliğin arttırılarak sürdürülmesi, Türkiye’nin anlaşma’ya  yönelik tepkileri çerçevesinde Uluslararası Hukuka uymayan, bölgedeki istikrarı bozan,anlaşmaz tutum izleyen taraf olarak gösterilmesidir.

Bu hedeflere ulaşmak için Akdeniz’in doğusunda oluşan Türkiye karşıtı cepheden,AB ve ABD desteğinden istifade edilmesi maksadına yönelik olduğu açıkça görülüyor. Bu adımlar; Mısır ile yapılan anlaşma’nın Rodos-Meis hattına yönelik eksik kısmının tamamlanması, takiben Yunanistan-GKRY Anlaşması’nın yapılması ve Akdeniz’in doğusundaki sınırlandırmanın Seville Haritası doğrultusunda sonuçlandırılması, Suriye ile işbirliği imkalarının geliştirerek, GKRY ve Suriye arasında MEB Sınırlandırılması yapılması böylece Akdeniz doğusunda Türkiye ve KKTC karşısında anlaşma yapılmamış kıyıdaş kalmaması.

Yunanistan Tezi’nin Sonucu

Yunanistan, Türkiye-Libya sınırını bertaraf etmek için Mısır ile yaptığı sınırlandırma anlaşmasıyla kendi tezlerinin altına dinamit koymuş oldu. Sınır yaklaşık olarak 26° 00′ 00″ D boylamı ile 28° 00′ 00″ D boylamı arasında uzanıyor. Mısır daha doğuda kalan Meis adasını dikkate almamış.

Yunanistan 28° 00′ 00″ D boylamının Doğu Akdeniz’deki kıta sahanlığının doğu sınırını oluşturmasını, Rodos adasına yarım etki tanımayı, Meis’in karasuları ile çevrelenmesi gerektiğini zımnen kabul etmiş. Yunanistan, sınırlandırma anlaşmasıyla ortay hatlar dayatmasından vazgeçmiş. Yunanistan, anlaşma için Meis’i esas almaktan vazgeçmiş.

Böylece Türkiye’ye karşı Meis ile Anadolu arasındaki ortay hattı sınır olarak ileri sürmesinin hukuksuzluğu ortaya çıkmıştır. Bu durum Yunanistan’ı saldırganlaştırabilir. Bu hukuksuz sınırı Türkiye’ye karşı dayatmak için üçüncü devletler nezdindeki diplomatik girişimlerini artırabilir. Özellikle AB‘ni  suiistimal etmek için daha fazla çaba gösterebilir. İmkân bulursa sahadaki faaliyetlerinde de bir artış beklenebilir.

Yunanistan Müzakere Gücünü Mü Zayıflattı ?

Yunanistan Eski Dışişleri Bakanı Nikos Kotzias, Mısır’ın Yunanistan ile yaptığı anlaşmada sahil uzunluğunu dikkate aldığını vurgulayan Kocyas, ”Bu nedenle aradaki çizgi belirlenirken Mısır’a yüzde 55, Yunanistan’a yüzde 45 pay düştü. Bu da bir bakıma, Türkiye’nin talebine yakın bir yaklaşım.” değerlendirmesini yaptı.

Yunanistan’ın, İtalya örneğinde olduğu gibi, bu anlaşmada da taviz verdiğine işaret eden Kocyas, Yunanistan’ın bu hamlesiyle “gelecekte Arnavutluk ve Türkiye ile müzakere yapma gücünü zayıflattığının” altını çizdi.

Dışişleri Bakanlığı, yaptığı açıklamada, “Sözde deniz yetki alanları sınırlandırma anlaşması, Türkiye için yok hükmündedir.” ifadesini kullanmıştır.Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis ise Mısır ile yaptıkları anlaşmanın “uluslararası hukuka uygun” olduğunu savunarak, bunun “her iki ülkeyi de tam olarak tatmin eden meşru bir anlaşma” olduğunu iddia etmiştir.

Yunanistan’ın Arkasındaki Destek

Yunanistan’ı burada sadece Yunanistan olarak görmemek lazım. Avrupa, Amerika ve Körfez ülkeleri destekliyor.Burada kilit ülke Fransadır. Yunanistan tamamen AB’nin güdümünde hareket etmektedir. Almanya’dan çok Fransa güdümündedir.Çünkü Fransa etkin bir ülke. Fransa Doğu Akdenizi kaybetmek istemiyor. Eğer Fransa Doğu Akdeniz’de kaybederse, Libya’da kaybederse gerisi zincirleme gibi gelecektir. Fransa Yunanistan’ı kullanarak Türkiye’nin Antalya körfezine hapsolmasını istiyor. Türkiye buna izin vermiyor.

ABD, Avrupa’nın Rusya’dan gaz almasını istemiyor. Rusya’nın Avrupa’ya bağımlı olması ekonomik olarak ve daha sonra askeri ve stratejik işbirliğini doğurabilir düşüncesi vardır. ABD Avrupa’nın enerji güvenliğini İsrail üzerinden sağlamaya çalışıyor. Bu noktada İsrail’in gazını Avrupa’ya ulaştırmak istiyor. ABD aynı zamanda Avrupa ile Rusya’nın yan yana gelmesini istemiyor.

Rusya’nın Libya’da olması Avrupa’nın güneyden de kuşatılmış olması anlamına geliyor. ABD’nin dış politikası olan  Nicholas John Spykman’ın Kenar Kuşak (Rimland) Teorisine göre, asla Avrupa ve Rusya yan yana gelmemelidir. Kenar Kuşak’ta Türkiye, Irak, İran, Pakistan, Afganistan, Hindistan, Çin ve Kore yer alır ve bu ülkeleri kontrol eden, Avrasya’yı kontrol eder; Avrasya’yı kontrol eden de dünyayı kontrol eder.

Sonuç Olarak;

Yunanistan-Mısır deniz yetki alanları sınırlandırma anlaşması A/G Oruç Reis’in ilan edilen araştırma sahasına gitmesini ve öngörülen sismik araştırmayı yapmasını tahrik ediyor.İcra edilecek sismik araştırma, Meis’i çevreleyeceğimizi, Rodos’a tam etki tanımayacağımızı gösterir. Türkiye, haklarını ihlal eden Mısır-Yunanistan sınırlandırma anlaşmasını protesto etti. Oruç Reis araştırma gemisinin sismik çalışmalar için Akdeniz’e açılacağı bir NAVTEX ile duyurdu.

Belli ki Yunanistan, Türkiye-Libya sınırlandırma anlaşmasını ortadan kaldırmak amacını güden bu anlaşmayı yapmak için kendi tezlerinin aşınmasını göze almış. Türkiye bundan yararlanabilir ama sorun çözülmüş değil; her şey sadece biraz daha karmaşıklaşmış, biraz daha keskinleşmiş durumda. Türkiye, bölgedeki haklarını korumaktan asla geri çekilmeyecektir.

Yararlanılan Kaynaklar